İstişare, meşveret, değerlendirme, muhasebe etme...

Türk Dil Kurumu’na göre anlamı; Danışma.

Genel değerlendirmede anlamı; Herhangi bir konuda doğruya ulaşmak veya yaklaşmak için bir başkasının görüşüne başvurma.

Modern yönetim sistemlerinde istişare, bir ihtiyaçtır.

Dinimize göre; Sünnettir.

Yani kısaca, bir başkasına danışmak, bir başkasının görüşüne baş vurmak, değerlendirmeler yapmak, ortak aklı harekete geçirmek, önemli yönetim şeklidir.

"Her şeyi ben bilirim!" diyenlerin bir şey bilmediği, artık hepimizin malumudur.

Ortak akıl, en akıllı yoldur ve bu yolun doğruluğu hem dinimizde, hem de yönetim sistemlerinde açık olarak ifade edilmiştir.

Ama kiminle istişare?

Organizasyonun sadece bir bölümü ile yapılan değerlendirme, istişare midir?

Sadece bizim kız ve bizim oğlanın görüşüne başvurmak, istişare midir?

Bu sorulara doğru cevap verilmelidir.

Soruların cevabı "Evet" ise, bunun adı istişare değil, bunun adı "Yönlendirmedir" ve yönlendirmenin yönetim sistemine bir faydası yoktur.

İstişare, aynı organizasyonun yöneticilerinin, birbirlerini teyit etmesi demek değildir.

İstişare, geçmişten ders almak, geleceğe ışık tutmak ve belirlenen hedeflere varmak için veri toplamak, toplanan verileri istatistik bilimi ışığında değerlendirerek uygulamaya koymaktır.

Organizasyon içinde bulunan küskün, dargın, kırgın ve pozitif eleştiriyle birlikte farklı öneriler getirebilecek olan kişilerin görüşlerine de başvurulursa, bazı gerçeklerin tespiti daha kolay olacaktır!

Son noktayı koyalım, istişare toplantıları gaz alma, gaz verme operasyonu olmamalı, bu toplantıların bir çıktısı olmalı, elde edilen verilerin de gereği mutlaka yapılmalıdır.

Bizim köydeki istişare toplantılarının artık bu anlayış doğrultusunda gerçekleşmesi için, bütün köylülerimize çağrı yapıyor, köyümüzü sevdiğimizi ifade ediyor, köylülerimize selam gönderiyoruz.

***

ECNEBİYE UŞAK OLMA!

Bize çok sık sorulan sorulardan biri şu; "Yerli ve Milli ürüne örnek ver?" en son örneği verelim, hem de en çok kullanılan bir alanda.

Her evin ihtiyacı.

Temizliğin ilacı.

Yerli mi?

Elbette yerli, bu topraklarda üretiliyor.

Milli mi?

Elbette milli, bu topraklarda üretiliyor ve yüzde yüz sermayesi Türk.

Hatta devlet garantili.

Bor madeninden üretiliyor, on numara deterjan "BOR - ON"

Otomatik çamaşır makinelerinde kullanılmak için üretilen ve doğal mineralli bir ürün.

Kalitesi, Eti Maden kalitesi...

Eti Maden'in tüm kalite işlemleri TSE tarafından yürütülmektedir.

Deterjan ithalatına ödediğimiz bedelin yurt içinde kalması için, böyle bir fırsatın Türk Milleti tarafından değerlendirileceğine dair inancımızı koruyoruz.

İşte MİLLİ SES VER PROJESİ ile yıllardır anlatmaya çalıştığımız durum bu durumdur.

Kül ile çamaşırlarını, kanları ile vatan toprağını yıkayan asil bir neslin, nesli Asımın evlatları, işte size fırsat...

Canını vermeyeceksin, küle muhtaç olmayacaksın!

Sadece ve sadece MİLLİ SES VERECEKSİN!

Bunu da yapmazsan, NE MİLLİSİN, NE DE YERLİSİN...

Milli ses vermezsen, ECNEBİYE UŞAK OLMAYA devam eden birisin!

Ağır mı oldu?

Oh oldu...

***

DOĞRUYSA VAY HALİMİZE!

Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) Genel Başkanı Aziz Kocal, "Kur dalgaları sırasında zam yapan bazı üreticiler, tepkilerden çekindiği için sonraki süreçte açıkça fiyatı artırmadan gramaj düşürerek gizli zam yaptı.

Döviz yükseldiği anda artan fiyatlar, doların düşmesi sonrası gerilemedi. Bir de bunun üzerine gramajların azaltıldığını düşünürsek ciddi zam olduğunu görüyoruz.

Elimizde belgeleri var. Bir şampuan markası, 700 mililitre olan ürününü önce 650 mililitreye, sonra 600 mililitreye, son olarak da 550 mililitreye düşürmüş durumda. Ürün miktar olarak yüzde 20-25 azalmış ancak fiyatlar aynı veya artmış durumda. Bunların fotoğrafı da var bizde." 

Ve devam ediyor;

"Tüketici, aldığı her ürünün gramajına bakmalı. Gramajlar düşürülerek fiyatların indirimli veya zamsız olduğu süsü veriliyor.

Burada iş tüketiciye düşüyor. Aldığı ürünün gramajına bakmalı ve geçmişte aldıklarıyla kıyaslamalı. Öte yandan, bu konuda bir standart oluşmalı. Bu TSE Türk Standardları Enstitüsü aracılığıyla olabilir.

Her ürünün gramajının sabit olabileceği bir standart olabilir. Mesela, 'şampuanlar 500, 750 ve bin mililitre olmalı' diyebiliriz. Yoğurt, bisküvi, çay ve toz şeker gibi ürünlere de bir standart konulabilir. Böylece tüketici mağdur olmaz. Bir de etkin denetim ve caydırıcı cezalar olursa suiistimalin önüne geçilir." 

Yukarıda ifade edilenler doğruysa; VAY HALİMİZE!

Her zaman dediğimiz gibi, ahlaksızlarla uğraşmak, ahlaksızları kollamak zordur. Ahlaksızlara karşı hep birlikte dikkatli olmalıyız.

Kalitenin ahlak olduğunu unutmayalım ve ahlaksızların üretmiş olduğu kalitesiz ürünleri satın almayalım...

Bu ahlaksızlığı yapanlar, ne millidir, ne yerlidir, ne de dinidir!

***

GÖREVE DAVET!

Gelin, bugün farklı bir şey yapalım.

Markete gidelim, satın alacak olduğumuz ürün üzerinde TSE markası yoksa, görevli kasiyere; "Bu ürünü satın almıyorum! Çünkü üzerinde TSE markası yok! Bu yüzden kalitesine güvenmiyorum!" diyelim ve ürünü satın almaktan vazgeçelim.

Hepimiz bunu yapar, bu anlayışı yaygınlaştırırsak, belli bir süre sonra, kalitesizliğin ve israfın önüne geçeriz.

Böylece, bir süre sonra o market, her bulduğunu değil, kaliteli olanı reyonlarına koyacaktır.

Tüketici bilinci...

Konuşmak, eleştirmek, kızmak, küsmek değildir...

Harekete geçmektir, hakkını aramaktır, akıllı olmaktır...

TSE personeli ve TSE personelinin ailesi, yakın akrabası!

Öncelik sizlerindir!

Gözlemlerinizi de bize yazın, paylaşalım...