Bir sabah olmasın ki güne sorunsuz, tam takır başlayalım. Marmara Denizi’nin ürettiği salyaları haberlerden izledik, gördük belki de.

Nedir bu müsilaj dediğimiz salya?

Müsilaj, denizdeki biyolojik süreçlerin ilk basamağı olan fitoplankton gruplarının yani mikro alglerin denizdeki mikroskobik bitkiciklerin aşırı çoğalması sonucu deniz ortamına bıraktıkları salgıdan ibaret.

Neden aşırı çoğalıyorlar?

Deniz şartlarında bazı anormallikler oluyor, bu anormal durumları dengelemek için bu mikro algler hızlı çoğalıyorlar. Böyle olunca da stres şartları ortaya çıkıyor ve kendilerini korumak için ortama salgılar bırakmaya başlıyorlar. Sümüksü bir yapıda, şeffaf, suyun içerisinde tül gibi uzanıyor bu organizma. Hemen salgı bırakıldıktan sonra bakteriler, virüsler gibi mikroorganizmalar bu salgının üstünde kümelenmeye başlıyorlar ve denizin altında onlarca metre uzunluğunda müsilaj dediğimiz yapılar ortaya çıkmış oluyor.

Suyu ısıtarak oksijeninin kaybolmasına neden oluyor ve denizdeki canlıların canına mal oluyor.

Müsilajın oluşması için ise üç tetikleyici faktör var;

Birincisi, sıcaklığın ortalamadan yüksek olması lazım ikincisi, deniz şartlarının olağandan daha durağan geçmesi lazım üçüncüsü, denizdeki azot-fosfor yükünün yüksek olması lazım. Bu faktörleri incelediğimizde Marmara Deniz’inde görülmesi çok normal, hem çevresinde İstanbul başta olmak üzere kalabalık şehirler olması hem de Ege ve Karadeniz arasında sıkışan bir deniz olması sebep sonuç ilişkisini kurmamızı sağlıyor.

Gelelim denizin neden böyle bir tepki verdiğine, arkadaşlar denizleri çöplük olarak kullandığımızın farkında mı herkes? Zaten ülke olarak atıkların gittiği yer deniz ve atıklar ne kadar az artırılırsa denize o denli zararlı, tüm bunların yanında bireysel olarak bizler de denizi bir çöp kutusu gibi görüyoruz.

İnsanların kendi kendilerine akıllanmalarını beklemek, insanları kendi hallerine bırakmak, tüm bu geçim sorunlarının yanında bir de gerçek evimiz olan yaşam alanımıza saygısızlığa göz yummak artık yeter nidalarını attıracak cinsten.

Ne yapıyoruz biz?

Ne yapmıyoruz ya da?

Ya deniz kalkmış bize tepki veriyor!

Arkadaşlar deniz tatilde gidilen, üzerine şiirler yazılan, kenarında yürüyüşlerin yapıldığı, üzerinde sporların yapıldığı bir süs değil!

Yaşam kaynağımız.

Denizdeki canlı sirkülasyonunun bozulması demek karayı etkilemiyor diye düşünmeyin, şunu öğrenelim ki dünya üzerinde yaşanan herhangi bir doğa sorunu neticede tüm dünyaya etki ediyor.

Peki biz ne yapacağız?

Elbette bireysel bir başkaldırıdan çok daha büyük bir sorun denizlerin yanlış kullanımı fakat bizlerin de umut ettiğim kurulacak sisteme ayak uydurması adına üç maymunu oynamaması gerekiyor.

Biz çöpümüzü çöp kutusuna atalım, bizim içimiz rahat olsun ya da tekne turlarına çıkan ünlü/ünsüz herkes umarım çöplerini deniz ortası a atmıyordur.

Denize attığımız atıklar bumerang etkisiyle bize döndü.

Bu olaydan betimlenecek ya da benzetme yapılacak çok konu var dünya üzerinde, biraz daha insana yakışan şekilde yaşamaya gayret edelim, dünyayı kirleten ve ekolojisini bozan tek canlı ‘insan’.

Buna bir dur demenin vakti geldi, yoksa doğa bize bu olaydaki gibi kendi çözümleriyle dur diyecek.