Yazılarından, paylaşımlarından takip ve tanıdığım kadarı ile Mehmet Onur Yılmaz kardeşim, sapına kadar tam bir Türk milliyetçisi… Ülkesini seven ve bu yönde kendini geliştirmeye devam eden pırıl pırıl bir Türk delikanlısı… Yıllar önce sosyal medyada paylaştığı, Türkçülük üzerine yazdığı bir yazı benim çok dikkatimi çekmişti.

O kadar güzel tespitlerle yazılmış, “Suçsa suç; günahsa günah: Türkçüyüz…” diye başlayan bu yazı, “Türkçülük, ne suçtur ne de günahtır. Türkçülük, kendini Türk gören herkesin en tabii hakkıdır. Herhangi bir yandaşlığı içeren ‘cı, cü, çü’ eklerinden usanmış postmodern nesil, ‘bir şeyci değilim’ diyebilir, türkü dinlemek istemeyebilir, Türküm diyemiyor olabilir. Kimse zorla Türkçü olmayacağı gibi, istemeyenler Türklüğünü inkar edebilir de… Ama kimse bize Türkçülüğü yasaklamaya kalkmasın, Türkçülüğün haksız bir dava olduğunu söylemesin. Asıl haksızlık bu olur.

***

Türk milleti, tarihin ağır sınavlarından çıkmış kadim bir millettir. Bu güçlü millete sahip çıkmanın adı Türkçülüktür. Sanıldığının aksine, sahip çıkılan zayıf olan değil güçlü olandır. Güçlü olan, zayıfların kalabalığına ve kabalığına karşı müdafaa edilmelidir. Zayıflar, güçlüleri kendi ahlaklarına çekerse, insanlık kaybedecektir.

Türkçülük; titrek ellere, yaşlı gözlere mağlup olmamaktır. Türkçülük, zayıfların yargılamasından, yadırgamasından endişelenmemektir. Aslıyla sıkıntı yaşayanlar aslını inkar edebilir. Milliyetinden utananlar, milliyetçiliği karalayabilir. Bu ülkede iktidara ya da yargıya takılmadan özgürce kullanılan bir hak bu: Yaygın bir şekilde sahiplerince kullanılıyor zaten.

Bu hakkı dilediği gibi kullananlar, bizi neden Türkçülükten men etmek istiyor? Neden kendileriyle bir türlü barışamayanlar bizden aslımıza sırtımızı dönmemizi bekliyor? Kim haksız bu durumda; Türkçüler mi, geri kalanlar mı?

***

Türkçü olmamızın tek nedeni, tarihin ve siyasetin temelinde güç olması değildir. Türklük, yalnızca bir güç, beden ve savaş meselesi değildir. Türklük, ahlaki bir kavramdır: Kişi ve milletin nasıl bir arada olduğunu anlatır. Türklük; millet olmanın ben demeye, kişi olmanın biz demeye engel olmadığını anlatır. Türklük, Tanrısal olanın farkındalığıdır. Türklük; bir milletin iradesi ve bu milletin insanlığa baktığı nazari ve ahlaki mekandır.

Türklük; bir ülküdür ve Türkçülük, ülkücülüktür. Ülkü, hem ahlaki hem de nazari bir kavramdır. İnsanı, hayvandan ayıran gerçek; ülküdür. İnsan düşünmesi ve ahlakı ile hayvandan ayrılır. Düşünmeyi ve ahlakı ülküden ayıranlar, duyumlarını bilgi, içgüdülerini ahlak zannederler. Bilgi için gördükleri-duydukları ile yetinenler ve yeme-içmeyi ahlak zannedenler milliyetçilikten tiksinecektir. 

***

Türk devleti bünyesinde yaşayıp, Türklük bilincine sahip olmayan insanların ‘biz’ ile neyi kastettiği meçhuldür. Bu belirsizlik, Türk ülkücülüğünün belirlenmeye zorladığı bir düşüncesizlik-ahlaksızlık halidir. Nazari ve ahlaki zayıflıkla malul kişileri ‘aydınlatmak’ Türkçü için vazifedir.

***

Türkçülük bir ülküdür. Millî ülküler yüzyıllar boyunca değişmeden yaşar. Değişen tarafları ana çizgileri değil, teferruat veya taktiğidir" diyerek sona eriyor...

Ben de bu güzel yazıdan sonra yorumu siz değerli okurlara bırakıyorum.

Günün Sözü:

"Türkçülük bir moda olmadığı için değişmeyecek, bir ilim olmadığı için sabit kalacak, bir eğlence olmadığı için kendini beğendirmeğe uğraşmayacaktır. (Atsız)”