Osmanlı Devleti yönetimi İttihatçıların Almanlara sempati duyup, Devletin Alman desteği ile kurtulacağına inanmaları,

Siyasi yalnızlıktan ve İngiltere ve Fransa’nın ekonomik baskılardan kurtulmak, kaybettiği toprakları geri almak ve2 Ağustos 1914 tarihinde gizli bir anlaşma yapması ile Osmanlı coğrafyasının jeopolitik önemi nedenlerle I.Dünya Savaşı’na girmişti.

Almanyaise, Osmanlı Devleti’ni; “Halifelik” makamınıkullanarak İngiliz ve Fransız sömürgelerindeki Müslümanları ayaklandırmak, yeni cepheler açarakİtilaf devletlerinin kendi üzerindeki baskısını hafifletmek, İngilizlerin Osmanlı toprakları üzerinden geçen Uzak Doğu sömürge yollarını ele geçirmek,Musul-Kerkük petrollerinden yararlanmak, İtilaf devletlerinin Boğazlar yoluyla Rusya’ya yardım göndermesini önlemek amacıyla safına çekerek savaşa sokmuştu.

Osmanlı Devleti, kendi toprakları içinde; Kafkas, Süveyş Kanal, Filistin-Suriye, Irak, Çanakkale ve Hicaz-Yemen cephelerinde, sınırları dışında ise Makedonya, Galiçya ve Romanya cephelerinde savaşmıştır.

Rusya, Fransa, İngiltere, İtalya, ABD Japonya, Romanya Sırbistan, Belçika, Yunanistan, Portekiz ve Karadağ’dan oluşan İtilaf devletleri ile Almanya, Avusturya-Macaristan, Türkiye ve Bulgaristan İttifak Devletleri arasında cereyan eden savaş her iki guruptan katılan 65.038.810 asker katılmıştır. Bu askerlerden 8.538.315, ölmüş, 21.219.452 askerde yaralanmış,37.508.686 askerde kaybolmuştur.

Türkiye olarak 2.850.000 askerle katıldığımız bu savaştaki cephelerde 325 bini şehit, 400 bin gazi, 250 bin askerimizde kaybolmuştur.

I.Dünya Savaşı'nda İngilizlere, 150 bin askerimiz esir düştü.

Bu askerlerden bir kısmı da Mısır'ın İskenderiye şehri yakınlarında bulunan Seydibeşir Usare Kampı'na hapsedildi.

Kampın tam adı,'Seydibeşir Kuveysna Osmani Useray-I Harbiye Kampı' idi. Bu kampta, 1918'de Filistin Cephesinde esir düşen 16. Tümen'in 48. Alayı'na bağlı Osmanlı Askerleri tutuluyordu.

12 Haziran 1920'ye kadar İki yıl boyunca Her türlü işkence, eziyet, ağır hakaretler ve aşağılamaya maruz kaldılar.

İnsanlık dışı muamelenin nedeni ise Ermeniler idi…

Kamptaki, Türkçe bilen Ermeni tercümanların Yalan yanlış çevirileri ve kışkırtmaları nedeniyle, kampların İngiliz komutanları, azılı Türk Düşmanı haline gelmişlerdi.

Savaş bitmişti. Ancak, kamptaki ağır koşullar nedeniyle ölenler dışındaki askerleri Teslim etmek, İngilizlerin işine gelmiyordu.

Çünkü olası yeni bir savaşta, Bu askerlerin Yeniden karşılarına çıkabilecekleri, Ermeniler tarafından, İngilizlerin beyinlerine işlenmişti.

Çözüm Toplu katliamdı…

Askerlerimiz, mikrop kırma bahanesiyle, süngü zoruyla dezenfekte havuzlarına sokuldu ancak suya normalin çok üzerinde 'krizol' maddesi katılmıştı.

Mehmetçik, suya daha ayağını soktuğunda, aşırı krizol maddesi nedeniyle haşlanıyordu. Ancak; İngiliz Askerleri, dipçik darbeleri ile askerlerimizin havuzdan çıkmalarına izin vermiyorlardı.

Mehmetçikler, Bellerine kadar gelen suya başlarını sokmak istemediler. Ancak, bu kez İngilizler havaya (başlarının üzerine) ateş etmeye başladı. Askerlerimiz, ölmemek için, çömelerek başlarını suya soktular. Ancak, başını Sudan kaldıran artık göremiyordu.

Çünkü gözleri yanmıştı…

Dışarı çıkanların halini gören sıradaki askerlerimizin direnişleri de fayda etmedi Ve 15 000 (15 bin) askerimiz kör oldu.

Bu vahşet, 5 Mayıs 1921 tarihinde TBMM.' de görüşüldü.

Milletvekilleri Faik ve Şeref Beyler Bir önerge vererek,Mısır'da esirlerin Kriz ol banyosuna sokularak,15 bin vatan evladının gözlerinin kör edildiğini, Bunun faili olan İngiliz doktor,Garnizon Komutanı ve Askerlerin cezalandırılması için,TBMM'nin teşebbüse geçmesini istediler.

Ancak, Yeni kurulan devletin bin türlü derdi vardı. Ağır sorunlarla uğraşan TBMM' de Bu hesap sorma işi Unutuldu gitti.

Ama onlar unutmuyorlar…

Kendi ihanetlerini bile soykırım ambalajına sarıp,dünya kamuoyuna

Sunuyorlar. En üzücü olanı da Malum birilerinin, bu karalama kampanyalarınaçanak tutması…

Emeliler sözde “soykırım” yapıldı diye dünyayı ayağa kaldırıyor.

Bizim tarihimizden haberimiz yok.!!!