Yaklaşık bir ay önce 25 yaşını doldurmuş bir öğrencinin ‘indirimli paso’ yakarışı agazete’de bulunan “Sevinç Çelebi ile Vatandaş Hattı” adlı sayfama yansımıştı. Ardından daha bir çok öğrenci gazetemizi arayarak yaşadıkları mağduriyetle ilgili görüşler bildirdi ve mailler gönderdi. Durum böyle olunca bunlardan bir tanesini daha yine sayfama taşımış ve öğrencilerin çığlıklarına ses olmaya çalışmıştım.

Derken, 55 yaşında olduğunu söyleyen bir bey facebook mesaj yoluyla bana ulaştı ve aynen şu satırları tarafıma iletti…

“Ben bu pasoyu aldığımda 55 yaşındaydım Sevinç Hanım… Şimdi 58 yaşındayım. İkidir sayfanızda indirimli ‘öğrenci kartlarına konulan yaş sınırı’ şikayetlerini okuyorum. Ancak sanırım bu yıl alınmış bu karar bu. Uygulamaya girmiş karara göre de,  şimdilerde öğrenci de olsan, şayet 25 yaşını doldurduysan, pasona para yükleyemiyorsun ve de öğrenci indiriminden yararlanamıyorsun. Bu durumu kartıma para yüklemek isteyince öğrendim. Konuyu görevlilere danıştığımda ise“ İçindeki para bitince kartınızı çöpe atabilirsiniz” cevabını aldım… 25 yaşını doldurmuş tüm çocuklar için üzgünüm… Önümüz seçim…  Umarım bu karardan bir an evvel vaz geçerler…”

Bu satırlardan da anlaşıldığı üzere belli ki yakın geçmişe kadar öğrenci kartlarında yaş sınırı yokmuş. Ve de şehrimizde öğrenci olan olmayan ve bir kez bu kartı eline almış herkes, indirimli öğrenci kartından yararlanıyormuş. Ve de ülkemizde ne yazık ki bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da suistimaller yaşanmış ki yetkililer bir sınır koyma ihtiyacı duymuş…

Buraya kadar her şey normal.

Amma velakin.

Bunun çözümü ve de yolu kesinlikle bu değil.

Kaldı ki; Öğrenci kartını kimler hakkıyla kullanıyor veya kimler öğrencilik yıllarını çok geride bıraktığı halde kartını iade etmeyip indirimden yararlanmaya devam ediyor oluşunu ve de tespiti, koskocaman BURULAŞ için çocuk oyuncağı olsa gerek.

Velhasıl kelam, basit bir uygulamayla bu durum rahatça çözümlenebilir.

Örneğin; Kartlar öğrenci belgesi karşılığında her yıl yenilenebilir ve nicesi…

Böylece de hiçbir öğrenci yaşı kaç olursa olsun mağdur olmaz ve eğitimi süresince artı zorluklarla karşılaşmaz.

17 yaşında başlayan öğrencilik hayatı, bölümüne ve de yıl tekrarına göre değişe biliyor ayrıca...

Tıp okuyanlar 6 yılda okulunu bitiremeye de bilirler… Veya üzerine mastır yapabilir ya da ikinci üniversitesini de okumak isteyebilir.

Bu durumda, sırf yaları 25’i geçti diye bu kategoriye girenler artık öğrenci sayılamazlar mı?

Rahmetli Büyük Usta Kemal Sunal değil miydi hayatının son yıllarında üniversite okumaya karar verip öğrenci olan… Ya da ben mi yanlış biliyorum… Yoksa üniversite okudu, ama öğrenci sayılmadı mı…!?

Ve bu örnekler saymakla bitmez…

Özetle; Bursa’da uygulanmaya başlayan öğrencide 25 yaş sınırı kararı, öğrencileri mağdur ediyor ve de bu anlamda bir yapılandırma olmadığı sürece de, etmeye de devam edecek.

Üzücü olan şu ki; ülke ve aileler olarak bizler gençleri eğitime yönlendirmeye çalışırken, BURULAŞ’ın aldığı bu karar onları belki uzaklaştıracak belki de eğitimden soğutacak.

Her şeyin bilgi olduğunu ve de güçlü bir ülkenin bilgili insanlarla oluştuğunu düşünürsek de… Şüphesiz eğitim şart.

Dolayısıyla okumak isteyen herkese zorluk değil, kolaylıklar yaratmak gerek.

Ancak, başta bu ülkenin ve de Bursa gibi büyük bir şehrin vatandaşı olarak, ayrıca bir gazeteci ve de bir anne olarak beni üzen durum şu ki…

Evlatlarımızın, çocuklarımızın yakarışları ve yardım çığlıkları (hemde eğitim konusunda) yükselirken, Büyükşehir Belediyesi’nin ve de BURULAŞ’ın bu anlamda herhangi bir çalışmaya girmediği gibi, konuyla ilgili cevap verme tenezzülünde dahi bulunmadığı yönündedir.

Ve de asıl merak edilen konu bu:

25 yaş sınırı uygulaması sadece Bursa’ya has bir durum mu? Ve ya Türkiye genelinde uygulanan bir sistem mi?

Şayet bu sistem sadece Bursa’da uygulanıyorsa, suç niteliğinde olduğu aşikardır.

Bildiğim kadarıyla da (Bursalı milletvekilimizden) Türkiye Büyük Meclisi’nde bu konu gündeme taşındı ve de öğrenci yaş sınırı 30’da karar buldu.

Dileğim Büyükşehir Belediyesi’nin ve de BURULAŞ’ın illa ki yaş sınırı uygulayacaksa, bu anlamda makul bir yaş belirlemesi yönündedir.

***

 İYİLİK VE KÖTÜLÜK HİKAYESİ

Cehalet, bilgi karşısında her zaman daha güçlüdür. Çünkü cehalet kabadır. Bilgi, nazik.

Kötülük, iyilik karşısında daha güçlüdür.

Kötülük, kaçınılmaz olarak gücü içerir.

Gücü içermediği takdirde kötülük, aciz bir fesatlıktan başka bir şey değildir.

Sonuç olarak; kötü insan, iyi insandan daha güçlüdür. Uygarlık tarihi bunun örnekleriyle doludur.

Cahil insanın sesi, bilge insandan daha çok ve daha yüksek çıkar. Cahilin sözü bilgeninkinden daha çok duyulur.

Cahil insan, bilge insana hakim olduğunda felaket ve adaletsizlik kaçınılmaz olur. 

Ama Kötülük ve iyiliğin, cahillik ve bilgeliğin, karanlık ve aydınlığın, siyah ve beyazın mücadelesi her zaman devam eder.

Hayat akarken, iyilik ve kötülük hikayesi hep olacak. İyi mi – kötü mü olacağımıza, bilgeliğin mi – cahilliğin mi peşinden gideceğimize karar vermek ise bizim seçimimiz.