Canlı olan her varlığın, hayatını sürdürebilmek için, yenilenmeye ve tazelenmeye ihtiyacı vardır. Günlük yaşantının vazgeçilmez görevleri arasında kalmış, hayatın çeşitli meşgaleleri arasında kaybolmuş olan biz insanlar da, bu yenilenmeye ve tazelenmeye en çok ihtiyacı olan varlıklarız.

Akıp giden zaman, insanı asıl yaşam gayesinden uzaklaştırıp, şevkini kaybetmesine sebep olur. Bu tip olumsuzluklara karşı bizi direnmeye ve tazelenmeye davet eden dinimizin, özel uygulamaları vardır. Örneğin beş vakit namaz günlük hayatımızda planlı olmayı sağlarken, haftada bir defa kılınan Cuma namazı da, sosyal bir ortamda, aynı inancı paylaşan kişileri bir araya toplayarak, belli bir ümmetin mensubu olduğunu, kişilere fark ettirir.

Dinimizce 11 ayın sultanı olan Ramazan ayı da, yüce Allah (cc) tarafından özel olarak seçilmiş bir zaman dilimidir. “O ramazan ayı ki, insanlara doğru yolu gösteren, apaçık hidayet delillerini taşıyan ve hak ile batılın arasını ayıran Kur’an, o ayda indirilmiştir.” (Bakara/185) 

Bu ayda indirilen Kur’an’ın her bir harfi için verilen sevap on değil, bin iken, Ramazan ayının içinde bulunan Kadir Gecesi’nde de bu sevaplar otuz bindir.

Yüce rabbimiz, bir yıl boyunca ruhlarımızda tutan paslardan arınmayı, din ve inançta tazelenmeyi, adeta bir dirilişi gerçekleştirmemiz için, bu aya özel olarak, oruç ibadetini emretmiştir.

Bu ayda oruç tutanların günahları bağışlanır, mertebeleri yükseltilir. Oruç, iman ve ihlas da samimiyeti simgeleyen bir ibadettir. Sevabını da Allah (cc) verecektir. Oruç Allah ve ahiret inancı konusundaki samimiyetin de göstergesidir. Çünkü bu konuda tereddütleri olanlar bir takım dünyevi hesaplarla, diğer ibadetleri yerine getirebilirler. Ama oruç tamamen Allah'la kul arasında olduğundan, bu ibadeti Allah için ve sevabını ahirette Allah'tan umarak yerine getirirler.

Orucun insanı yenilemek konusunda şöyle bir hikmeti de vardır: Açlık içinde olan Müslümanların sıkıntılarını tatmak ve onların dertlerini anlamak... Yüce Allah (cc) tüm Müslümanları tek bir ümmet kılmış ve birbirlerinin dertleriyle dertlenmelerini istemiştir. Ramazan ayıyla birlikte biz Müslümanlara farz olarak gelen oruç ibadetiyle de, bu bilince varmış oluyoruz. 

Ramazan ayının gece ve sahur vakitlerinde de bazı sırlar mevcuttur: Sahur vaktinde oruç ibadetini yerine getirmek için uyanan insanda mutlaka, Allah’a yakınlık şartları oluşur. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de gece ibadetinin faziletlerini vurgular. İsra süresinin 79. Ayetinde Allah, peygamber efendimize hitaben buyuruyor ki; “Gecenin bir kısmında uyanarak, sana ait bir nafile olarak, namaz kıl. Umulur ki rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır.”

Sahur vakti, ayrıca Allah’ın varlığını, sıfatlarını ve tüm yaratılmışlık alemini düşünüp tefekkür etmek için en iyi zamandır. Nitekim çok sayıda alim ve düşünürler, sahur vaktinin düşünme bereketiyle, hayatlarındaki büyük hakikatlere ulaşmışlardır. Bu yüzden İslam’ın ahlaki tavsiyeleri, gecenin bir kısmında uyanıp, ibadet etme ve düşünmeye yöneliktir. Peygamber efendimiz (sav)in bir hadis-i şerifi de bunu destekler niteliktedir: “Midesini aç bırakan kimsenin, düşünce kabiliyeti gelişir ve açılır.”

Bu seçilmiş zamanlarda çeşitli ibadetlerde bulunmak, büyük manevi bereketlere yol açar. Gecenin karanlığında Allah’a yakarıp, dua etmek ve aydınlanmaya yol açmak, biz müminlerin yapacağı en güzel girişimdir.   

Sonuç itibariyle Ramazan ayı ve oruç ibadeti; bir tazelenme, nefis terbiyesi, kardeşlik duygularını ve imanı tazeleme sürecidir.