SON DAKİKA
Hava Durumu

#bulaşıcı

A Gazete - bulaşıcı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, bulaşıcı haber sayfasında canlı gelişmelere ulaşabilirsiniz.

Yüksek riskli gruplar korona aşısı yaptırabilir mi? Haber

Yüksek riskli gruplar korona aşısı yaptırabilir mi?

Bulaşıcı hastalıklara karşı aşılamanın önemine değinen Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Serap Ket Alkan, “Yüksek riskli gruptakiler Covid-19 aşısı yaptırabilir. Bu gruplara yönelik olarak yeni Covid-19 aşısının kullanıma girmesine yönelik girişimler yapılabilir. Yeni aşının tedarik edilemediği şartlarda ise ağır hastalığa ve ölüme karşı halen bir miktar koruma sağlayan eski aşılar yüksek riskli gruplarda kullanılabilir” dedi. VM Medical Park Bursa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Serap Ket Alkan, “Aşılarla 20 milyondan fazla insanın hayatı kurtuldu. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Eylül 2023 verilerine göre Covid-19 enfeksiyonu sebebiyle dünyada 770 milyon 700 bin kesinleşmiş olgu ve buna bağlı olarak yaklaşık 7 milyon ölüm meydana geldi. Pandemi sürecinde etkili ve güvenli aşı yaklaşık 14 milyar doz uygulanmış, ağır Covid-19’u ve ölümleri önlemede yüzde 90’dan fazla etkili olmuş. Böylece 20 milyondan fazla insanın hayatı kurtulmuştur. DSÖ Covid-19 aşı içeriği izleme komitesi; hastalığın seyri, sıklığı, dağılımı, dolaşımdaki varyantların durumu ve kullanımdaki aşıların etkinliği gibi konuları değerlendirerek yeni Covid-19 aşısı önermiştir. Hedeflenen, Covid-19 varyantlarına bağlı hastane yatış ve ölümlerini azaltmaktır” diye konuştu. Son korona virüs varyantı olan Eris varyantına bağlı olarak, Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerinde Ağustos ve Eylül ayında hastane yatışı ile ölümlerde ciddi artışlar gözlemlendiğini söyleyen Uzm. Dr. Alkan, bu artışlar genellikle risk grubundaki kişileri etkilediğinin altını çizdi. Ağır hastalık gelişme riski taşıyan kişileri korumanın en etkili yolunun aşılar olduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Alkan, şu bilgileri paylaştı: “Yüksek gelirli veya aşı üretme kapasitesi olan ülkeler, yeni varyanta etkili mRNA aşılarını geliştirerek veya temin ederek Eylül 2023 itibarıyla riskli grupları aşılamaya başlamıştır. Yüksek gelirli ülkelerde bir önceki sezon hem orijinal suşla hem de güncellenmiş Covid-19 aşılarıyla yapılan aşılamaların ölümü, aşısızlara oranla 14 kat azalttığı gösterilmiştir. Ayrıca güncellenmiş aşılarla yapılan aşılamaların ölümü azaltmada orijinal suş içeren aşılardan üç kat daha etkili olduğu öne sürülmüştür. SARS-CoV-2’nin akut hastalıktan sonra yol açtığı ölümler dışında, iyileşmiş kişilerde başta diyabet, kalp krizi, embolik olaylar ve diğer uzamış Covid-19 komplikasyonları da dikkate alındığında bu süreçte bazı ülkeler sadece risk gruplarını değil, diğer grupları da aşılamayı planlamaktadır.” “Riskli kişilerle yaşayanlar maske ve mesafeye dikkat etmeli” Risk altında yer alan bireylere değinen Uzm. Dr. Alkan, “Yeni Covid-19 aşısıyla hatırlatma dozu, yüksek öncelikli gruplar arasında kabul edilen 50 yaş üstü kişiler, ağır hastalıkları (diyabet, kalp hastalıkları, ciddi obezite) olan genç erişkinler, bağışıklığı baskılanmışlar (HIV’le yaşayan bireyler, solid organ veya kemik iliği alıcıları), gebeler, bakım hastaları ve bu gruplara bakım verenler ile sağlık çalışanları için önerilmektedir. Bu riskli kişiler ile bu kişilerle aynı evde yaşayanlar, solunum enfeksiyonlarının artış gösterdiği bu günlerde özellikle kapalı alanlarda maske, mesafe, temizlik ve havalandırma önlemlerine mutlaka uymalıdır” şeklinde konuştu. “Riskli grupların aşılanması önemli” Özellikle riskli grupların aşılanmasının önemli olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Alkan, “Yeni Covid-19 aşısının en kısa sürede kullanıma girmesine yönelik girişimler yapılmalı, yeni aşının tedarik edilemediği şartlarda ağır hastalığa ve ölüme karşı halen bir miktar koruma sağlayan eski aşılar yüksek riskli gruplarda kullanılmalı, yeni varyantlarla süren Covid-19’un yakından izlenmesi, ilgili uzmanlık dernekleriyle paylaşım yapılmalıdır” diyerek açıklamalarını sonlandırdı. Kaynak: İHA

Kene popülasyonuna dikkat ! Haber

Kene popülasyonuna dikkat !

Yaz aylarında kene popülasyonunda artış olduğu ve kene ısırması sonucu meydana gelebilecek Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının insan sağlığını ciddi şekilde tehdit ettiği belirtilerek vatandaşlar uyarıldı. Erzincan’da Toplum Sağlığı Merkezi personelleri tarafından köylerde yaşayan vatandaşlara eğitim verilerek, bilgilendirmeler yapılıyor. “Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi, keneler tarafından taşınan Bunyaviridae ailesine bağlı Nairovirüs grubuna ait bir virüsle oluşan ateş, halsizlik, iştahsızlık, kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma, ishal ve ağır vakalarda kanama gibi bulgular ölümlere neden olabilen zoonotik (hayvanlardan insanlara bulaşan) karakterli bir enfeksiyon hastalığıdır. KKKA ilk olarak 12. yüzyılda Tacikistan’da tanımlanmıştır. Hastalık, keneler tarafından insanlara tutunmasını takiben idrarda, tükürükte, rektumda ve abdominal kavitede kan görülmesi ve vücutta yaygın kanamalarla tarif edilmiştir. 1944-45 yıllarında Rusya’nın Kırım bölgesindeki Batı Kırım steplerinde çoğunlukla ürün toplamaya yardım eden Sovyet askerleri arasında görülmüştür. Hastalığa Kırım Hemorajik Ateşi adı verilmiştir. 1956 yılında Zaire’de de ateşli bir hastadan Kongo virüsü tespit edilmiştir. 1969 ise Kongo virüs ve Kırım hemorajik ateşi virüslerinin aynı virüs olduğu belirlenmiş ve Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi olarak hastalık yeniden adlandırılmıştır. Hastalık ülkemizde ilk olarak 2002 yılında dikkatleri çekmiş ve 2003 yılında kesin tanısı konmuştur. KKKA vakaları, hastalığın başlıca bulaştırıcısı olan kenelerin aktifleştiği dönemden başlayarak ülkemizde bahar ve yaz aylarında görülmektedir. Hastalık ülkemizde bulaştırıcısı kene türünün yaşam alanlarıyla uyumlu bir şekilde görülmektedir. İlk kez Tokat ili ve civarında dikkatleri çeken Kırım Kongo Kanamalı Ateşi vakaları çoğunlukla İç Anadolu’nun kuzeyi, Orta Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun kuzeyinde yoğunlaşmaktadır. Etken Bunyaviridae ailesinden Nairovirus grubundan tek sarmallı RNA virüsü olan Crimean-Congo haemorrhagic fever virüsüdür. Hastalık ülkemizde başlıca hastalık etkenini taşıyan kenenin tutunması veya bununla temas sonucunda bulaşmaktadır. Ülkemizde hastalığın bulaştırıcısı asıl kene türü Hyalomma marginatum’dur. Bunun yanı sıra hastalık viremik dönemdeki hayvanların veya hasta kişilerin kan, doku, vücut çıkartılarına korunmasız temas sonucunda da bulaşabilmektedir. İnkübasyon süresi kene tutunmasından sonra genellikle 1-3 gün, en fazla 9 gün olabilmektedir. Enfekte kan, vücut sıvısı ve diğer dokularla temas sonrasında 5-6 gün; en fazla ise 13 gün olabilmektedir. Hastalığın tedavisinin esasını destek tedavisi seçenekleri oluşturmaktadır. Bu gün için hastalıktan korunmaya yönelik etkinliği kanıtlanmış bir aşı veya etkene spesifik bir ilaç bulunmamaktadır. Ülkemizde hastalığa karşı aşı geliştirme çalışmaları devam etmektedir. Ülkemizde KKKA bahar aylarında görülmeye başlamakta olup yaklaşık %4-5 fatalite hızıyla seyretmektedir. Yıllar itibariyle vaka görülme durumlarına bakıldığında artış ve azalış eğilimlerinden bahsedilebilmekte olup en yüksek vaka 2009 yılında 1318 vaka olarak gerçekleşmiştir. Her ne kadar 2017 yılında 343 KKKA vakası tespit edilmiş olsa da ülkemizde hala önemini korumaktadır. Kırım Kongo Kanamalı Ateşinden korunmak için; Tarla, bağ, bahçe, orman ve piknik alanları gibi kene yönünden riskli alanlara gidilirken, kenelerin vücuda girmesini engellemek maksadıyla mümkün olduğu kadar vücudu örten giysiler giyilmeli, pantolon paçaları çorapların içerisine sokulmalı ve ayrıca kenelerin elbise üzerinde rahat görülebilmesi için açık renkli kıyafetler tercih edilmelidir. Kene yönünden riskli alanlardan dönüldüğünde kişi kendisinin ve çocuklarının vücudunda (kulak arkası, koltuk altları, kasıklar ve diz arkası dâhil) kene olup olmadığını kontrol etmeli, kene tutunmuş ise hiç vakit kaybetmeden çıplak el ile dokunmamak şartıyla vücuda tutunduğu en yakın yerden tutarak uygun bir malzeme ile (bez, naylon poşet, eldiven gibi) çıkarmalıdır. Kişi keneyi kendisi çıkaramadığı durumlarda en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. Kene ne kadar erken çıkarılırsa hastalığın bulaşma riskinin de o kadar azalacağı unutulmamalıdır. Hastalığa yakalanan kişilerin kan, vücut sıvıları ve çıkartıları ile hastalık bulaşabildiğinden, hasta ile temas eden kişiler gerekli korunma önlemlerini (eldiven, önlük, maske v.b.) almalıdır. Hastalık hayvanlarda belirti göstermeden seyrettiğinden hastalığın sık olarak görüldüğü bölgelerde bulunan hayvanlar sağlıklı görünse bile hastalığı bulaştırabilirler. Bu sebeple hayvanların kanlarına, vücut sıvılarına veya dokularına çıplak el ile temas edilmemelidir. Hastalığa sebep olan mikrobun taşıyıcısı, saklayıcısı ve bulaştırıcısı olan keneler uçmayan, zıplamayan, yerden yürüyerek vücuda tırmanan eklem bacaklı hayvanlardır. Vücuda tutunan veya hayvanların üzerinde bulunan keneler kesinlikle çıplak el ile öldürülmemeli ve patlatılmamalıdır. Keneler üzerine sigara basmak, kolonya, gaz yağı gibi maddeler dökmek kenenin kasılmasına sebep olarak vücut içeriğini kan emdiği kişiye aktarmasına sebep olacağı için yapılmamalıdır.” Kaynak:İHA

Esneyen birini gördüğümüzde neden esneriz? Haber

Esneyen birini gördüğümüzde neden esneriz?

Gökhan Şenyavaş / Mert Şafak İnsan vücudunun birçok gizemi vardır. Bunlardan biri de neden esnediğimiz ve esnemenin neden bulaşıcı bir durum olmasıdır. Bilim dünyasının esnemekle ilgili yaptığı birçok araştırma mevcut Esnemek sadece yorgunken veya uykumuz geldiğinde yaptığımız bir eylem değildir. Esneyen birini gördüğümüzde veya esnemekle ilgili bir şey düşündüğümüzde esniyoruz. Bu yazıyı okurken bile esniyor olabilirsiniz. Peki esnemek neden bulaşıcıdır? Esnemek nedir? Neden esneriz? İstem dışı gerçekleşen bir eylem olan esnemek, akciğerlerin ağız yoluyla bolca hava dolmasıdır. Genellikle uykumuz geldiğinde, yorgun olduğumuzda gerçekleştirdiğimiz esneme eylemi, bu gibi durumların dışında da meydana gelmektedir. Esnemeyle ilgili bilim insanlarının yaptığı birçok araştırma mevcuttur. Eskiden beyne oksijen iletilmesinden dolayı esnediğimiz düşünülürken, şuan da beyindeki sıcaklık düzenleyicisi görevi gördüğü düşünülmektedir. Yapılan deneylerde artan beyin sıcaklığının, esneme sonrasında düştüğü gözlemlenmiştir. Uykumuz geldiğinde esnememizin sebebi ise uykusuzluğun beyin sıcaklığını arttırmasıdır. Bu sebeple de uykusuzluk ve esneme eylemi ilişkilendiriyor. Esnemek neden bulaşıcıdır? Esneyen birini gördüğümüzde, esnemek ile ilgili bir şey okuduğumuzda hatta esnemeyi düşündüğümüzde bile niye esnediğimiz merak ediliyor. Bilim dünyası bu sorunun cevabını bulmak için birçok çalışma yaptı. Fakat hâlâ kesin bir cevap bulunmuş değil. Yapılan çalışmalara göre esnemenin bulaşıcı olma sebebi empati duygusuyla bağdaştırılıyor. Yapılan bir çalışmaya göre, 1-6 yaş arasında 120 çocuğun katıldığı bir deneyde, 4 yaşına kadar olan çocukların esnemeye tepki vermedikleri görüldü. Bunun gibi yapılan birkaç çalışmayla birlikte, empati duygusu gelişmemiş veya daha az gelişmiş insanların esnemeye karşı olan tepkilerinin farklı olduğu gözlemleniyordu. Bu yüzden uzmanlar esnemenin bulaşıcı olmasını empati duygusuyla ilişkilendiriyor.

Bir kişiden diğerine bulaşıcı değil Haber

Bir kişiden diğerine bulaşıcı değil

Astımın bir enfeksiyon hastalığı olmadığından bir kişiden diğerine bulaşmadığını söyleyen Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Aziz Uluışık, “Astım tedavisinde kullanılan sprey ya da kuru toz şeklindeki ilaçlar bağımlılık yapmaz. Yaygın inanışının tersine bunlar, tüm ilaç uygulama şekilleri arasında en zararsız olanlardır. Hasta şikâyetleri düzelse de, ilaçları azaltma ya da bırakma kararını hasta asla kendi kendine vermemelidir” dedi.   'Bu yolla ilaç verilmesi bağımlılık yapmaz' Liv Hospital Samsun Göğüs Hastalıkları Kliniği’nden Uzm. Dr. Aziz Uluışık, 2 Mayıs Dünya Astım Günü nedeniyle astım hakkında yanlış bilinenler konusunda bilgilendirmede bulundu. Astımın, genetik faktörlerin altta yattığı, çevresel faktörlerle tetiklenebilen bir hastalık olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Uluışık, “Astım enfeksiyon hastalığı olmadığından, bir kişiden diğerine bulaşması söz konusu değildir. Sprey ya da kuru toz şeklindeki ilaçların bağımlılık yapması gibi bir durum yoktur. Yaygın inanışının tersine bunlar, tüm ilaç uygulama şekilleri arasında en zararsız olanlardır. Sprey ya da kuru toz uygulayıcıları kullanıldığında, sistemik uygulamaya göre çok daha küçük miktarda ilaç verilmektedir. Bunun sebebi; ilacın hedef bölgeye vücutta dolaşmadan, doğrudan ulaşmasıdır. Bu yolla ilaç verilmesi bağımlılık yapmaz” diye konuştu.   Yararı zararından daha büyük Her ilacın olduğu gibi kortizon içeren ilaçların da yan etkisinin olabileceğine değinen Uzm. Dr. Şu bilgileri paylaştı: “Önemli olan, ilacın beklenen yararının potansiyel zararından büyük olmasıdır. Astımlı hastalara kortizon ancak kriz ya da alevlenme gibi ağır durumlarda, ağızdan ya da enjeksiyon yoluyla verilir. Sprey şeklindeki kortizonun neredeyse hiç yan etkisi yoktur. Kimi hastalarda sprey şeklindeki kortizon kullanımına bağlı görülen ses kısıklığı ya da öksürük, spreyi kullandıktan sonra ağzın çalkalanmasıyla önlenebilir.”   Doktora başvurulmalı! Hastanın kendini iyi hissetmeye başladığı anda doktorunun fikrini almadan ilacı bırakmaması gerektiğini söyleyen Uzm. Dr. Uluışık, “Şikâyetler düzelse de, ilaçları azaltma ya da bırakma kararını hasta asla kendi kendine vermemelidir. Eksik tedavinin astımın ilerlemesine neden olabileceği unutulmamalıdır. Bu konuda doktora güvenilmeli ve ilaçların ne kadar süre ile kullanılacağı uzmanların kararına bırakılmalıdır” ifadelerini kullandı. KAYNAK: İHA

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.