Kestel’e bağlı Bursa’ın en eski sulama alanlarından olan Gölbaşı yok olma sinyalleri veriyor. Yaşananlara razı olmayan vatandaşlar “Bu bir doğa katliamıdır. Durdurun lütfen” diyerek yetkililerden yardım talep ediyor…

Birkaç gün önce Kestel’e bağlı, en eski sulama alanlarından bir tanesi olan Gölbaşı Göleti’ne gittik. Ancak gördüklerimizden ve duyduklarımızdan sonra derin bir üzüntü yaşadık. Bu sebeple yerinde gördüklerimizi herkesle paylaşmak, özellikle de son durumu yetkililere duyurmak istedik…  Kestel Gölbaşı Gölü’nün üst tarafında halen devam eden hızlı tren yol çalışması Gölbaşı gölü ve Balıkçılığı bitirdi. Çevredeki mermer ocakları ve hızlı tren yol çalışması sonucu göldeki 10’a yakın balık türüne artık rastlanmıyor. Gölün üsttü çimento ve mermer tozu ile kaplı olması nasıl bir doğa katliamı yaşandığını gözler önüne seriyor. 

TARIMA ANCA BU KADAR  ZARAR VERİLİR

Mermer ocakları için geçen sene toplam 1064 ruhsat verilmiş ve bunların 88’i arama ruhsatından oluşuyor. 25 hektardan küçük alanlarda mermer ocağı açmanın ÇED’e tabi olmaması da ruhsat almayı kolaylaştırıyor. Bu tür ocaklarda madenlerin arasında çıkan taş, toprak vb. yabancı nesnelere pasa deniyor. Mermer ve taş çıkarıldıktan sonra kalan pasanın döküldüğü alanların kayması sonucunda kayan toprak, mermer ve taş parçaları bitkilere, meyve ağaçlarının üzerine yığılarak zarar veriyor.

Dere yatağındaki taşkın arazilerinde önlem alınmadan depolama yapılıyorsa taşan sular da tarım arazilerini basıyor.

Mermer atığı (Mermer Çamuru) yüzde 50 Kalsiyum Oksitten, yüzde 95 Kalsiyum Karbonattan oluşuyor, bu da dere yatağına bırakıldığında balıkların yaşamasını imkansız hale getiriyor. Atıkta bulunan karbonik asit de asit yağmuru etkisi yapıyor.

Mermer ocaklarının neden olduğu ormansızlaştırma sonucunda alan tek bir parçaya dönüştüğü, doğal arazi dokusunun parçalanmasının biyolojik çeşitliliği azalttığı veya ormanda alan bölünmesi oluşuyorsa, yaşam alanları arasında orman canlılarının geçişlerinin engellendiği de konuşmacıların peyzaj ekolojisi açısından vurguladığı noktalar arasındaydı.

ZARARI HERKESE

Mermer ve taş ocaklarında yapılan dört işlem var ki, çevre üzerinde ciddi etkilere neden oluyor.

Patlatmalar 3,4 şiddetindeki bir depreme eşdeğer. Bu patlamalar önemli ölçüde toz emisyonuna ve yer altı su tabakasında ve akifer yapısında bozulmalara neden oluyor. Ayrıca gürültü kirliliği oluşuyor ve rüzgara bağlı olarak havaya karışan tozlar hava kalitesini de bozuyor.

Kırma ve eleme işlemleri de toz emisyonuna neden oluyor. Çünkü aslında bu işlemlerde sıvı kullanılması gerekirken, su tüketimi yüksek olacağı için bundan kaçınılıyor.

Taşıma da çevreye toz emisyonuna neden oluyor. Yerleşim alanı içerisinden geçirilen kamyonlar taşıma esnasında yerleşim alanını da toz içinde bırakıyor.

En önemli etkilerden birini oluşturan tıraşlama ve kazı da fauna ve florayı yok ediyor. Akiferde çatlaklar oluşuyor, yeraltı su tabakası kirlenebiliyor ve yüzeysel su kaynakları kuruyabiliyor.

Taş ocaklarından yayılan tozlarda bulunan 2,5 mikrondan küçük parçacıklar akciğerlere kadar girebiliyor. Böylece metal bileşikleri doğrudan akciğerlere taşınmış oluyor. Ayrıca bitkileri de toz kapladığı için bitkilerin fotosentez yapması ve büyümesi engelleniyor.

Toz kirliliğinin görünmeyen bir etkisi de trafik kazaları. Toz asfaltta görünmeyecek kadar ince bir kaplama alanı oluşturuyor, en ufak yağmurda kaygan zemin kazaya yol açıyor.

AGAZETE’YE TEŞEKKÜRLER

İki gündür Kestel’e bağlı Gölbaşı Göleti’ne olup bitenleri dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık. Dileriz tez vakit bu katliama son verilir ve doğa güzellikleri baki kalır. Bize ses olan agazete’ye teşekkür ediyor ve yetkililerin bir an evvel bu katliama son vermesini önemle rica ediyoruz.

Saygılarımızla

Ercan ENDES – Kıvanç BOZACI

YURDUM İNSANI’NDAN

Resimaltı: Anneyle yavrusu Güneştepe Mahallesi’nin 1. Fatih Cadde üzerinde ağır ağır yürüyor. Ya sürücü eğitimi yapıyorlar yada daire bakıyorlar. Bize de kolay gelsin madem demek düşer…

 Başka ülkede yaşayamam…

Hep diyorum; “Başka ülkede yaşayamam” Bu kadar pratik zekalı bir millet nasıl “kandırılıyor” aklım almıyor :)))

Ayşe Teyzeee… Bir çek şu tülü yahu…

Sana gelemediğim gün gülüm, bil ki sanayideyim