33 yıl önce magazin muhabiri olarak mesleğe başladığım yıllardan bugüne kadar hayat enerjisini hep aynı çizgide gördüğün ender şahsiyetlerden biriydi.

Ki son zamanlarda bir illet hastalığa yakalanmasına rağmen bu enerjiden hiç bir şey kaybetmemişti.

Sevgili Osman Gürçay Abimiz geçtiğimiz yıl ‘Mudanya'da kuru fasulye partisi var’ notunu hatırlattığında, ‘başka zaman gitsek’ diye hafiften yan çizmiştim ama "Fahrettin de var Çakan Fahrettin" deyince hiç ikiletmemiş ve gitmiştik o kuru partisine. Dedim ya, hayat enerjisi hep aynı. O illet hastalık sanki ona bulaşmamış hiç bir şey yokmuş gibi.

Oysa tahmin ediyorum içinde ne fırtınalar koptuğunu eşini de illet bir hastalıktan kaybetmiş olmak, ciddi bir tedavi sürecinden geçmek.

Kolay acı değil bunlar.

     ***

İki dayısını, bir teyzesini, bir yeğenini, iki amcasını benzer sebepler kaybetmiş bir insan olarak empati denilen o yüce algıyla anlayabileceğimiz meziyetler. Allah bu meziyetleri herkese nasip etsin.

Allah Fahrettin Çakan abimizin mekanını da cennet eylesin. Herkese de Fahrettin Çakan gibi bir yaşam enerjisi versin.

Yoksa yüzünü görmek istemediğin, motivasyonunu sıfıra indiren, bir iş yaparken ayaklarınızı geri geri götüren kraldan çok kralcı yalakalarla hayat zor geçiyor.

  ***

Yukarıda yazdığım gibi mesleğe magazin muhabiri olarak başlamış olmak bana çok şey kattı. Bugün Bursa yönetiminde söz sahibi olan pek çok iş insanı o günlerde babalarının yanında işi öğrenme aşamasında olan, ya da Avrupa'da kendilerini geliştiren isimlerdi. Hatta şimdi ismini zikretmek istemiyorum ama sünnet düğüne bile gidip cemiyet tabir ettiğimiz fotoğraflarını çektiğimiz iş adamları şu an Bursa sanayisinin ve iş dünyasının önde gelen isimleri...

Allah onlara kolaylık versin, zor zamanda geçiyorlar. Pandemi gibi bir illette ayakta kalmanın zorluğunu yaşıyorlar. Ne diyelim zaman akıp gidiyor. Herkesin bir hesabı var lafı uzatmayalım, Barış Manço abimizin dediği gibi, Karunlara, Nemrutlara hatta kuş dili konuşan Süleyman'a bile kalmadıysa dünya ayak izlerine dikkat etmek lazım, etrafa lağım mı saçıyor yoksa iyilik mi... Gerisi zaten laf-ü güzaf!