Bütün zaman dilimlerinde insanları olumsuz yönde etkileyen hurâfe ve bâtıl inanışlar, çeşitli gayelerle İslam’a sokulan ve zamanla, dini bir esasmış gibi kabul edilen, cehâletten beslenerek, fert ve toplumların inanç dünyalarına yerleşen olumsuz fiil, düşünce ve davranışlardır.

       Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde; “İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın.Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır.İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti.(En’am 6/153) ayeti kerimesi ile açık ve net, dosdoğru bir din verildiğini ifade etmektedir.Sevgili Peygamberimiz de “Kim ki bizim dinimizde olmayan bir şeyi sonradan kendi görüşüne göre meydana getirirse, o reddolunmuştur.(Buhari, Sulh 5; Müslim, Akdiye 17,18) hadisi şerifi ile müslümanların bid’at ve hurâfeler karşısında dikkatli olmalarını istemiş ve bu tür anlayışların İslam’da yerinin olmadığına  işaret etmiştir.

         Kur’an ve sünnet bid’at ve hurâfelerin her türlüsünü reddeder. Gaybın yalnızca Allah tarafından  bilinebileceğini ifade eden ayetler (Âli-imran 3/179) gaybdan haber verme işiyle uğraşan falcılık ve kahinliği haram kılarken  uğur veya uğursuzluğa inanmanın da doğru olmadığına işaret eder.

Büyü ile uğraşmak, türbelerden meded ummak, bez bağlamak, mum yakmak, , türbeye adakta bulunmak, baykuşun ötmesinden, kara kedinin geçmesinden mânâ çıkarmak, iki bayram arasında nikâh ve düğün yapmanın sakıncalı olduğuna inanmak, gece vakti tırnak kesmek,saç taramak, bazı sayıları ve davranışları uğursuz saymak, ölünün yedinci, kırkıncı, elli ikinci gecesi, nazar değmemesi için kurşun döktürmek, nazar boncuğu takmak, şeklindeki toplumumuzda yaygın olan itikadların yanlış olduğu dile getirilmiştir.         

      Dünyamızı ve ahiretimizi imar etmek istiyorsak, bid’at ve hurafelerden uzak duralım. “Ne yapalım örf ve adetlerimiz böyle, bunlardan zarar gelmez .” diye düşünüp aldanmayalım. Daha çok bilgisizlik temelli ve inanç zayıflığına dayanan bu gibi zararlı akımlarla mücadele ederken aklın rehberliğinde ve vahyin ışığında, aşırılıklardan uzak ve manevî değerlere saygılı bir tavır içerisinde Peygamberimizin tebliğ metodunu örnek almalıyız. Peygamberimiz (s.a.v) şu hadisi şerifini hep aklımızda tutalım.

                “Kim İslâm’da iyi bir çığır açar da, kendinden sonraki­ler onunla amel ederlerse, onunla amel edenlerin sevaplarının aynısı, o çığırı açan kimseye yazılır ve öbürleri­nin sevaplarından da hiçbir şey eksiltilmez Kim de İslâm’da kötü bir çığır açar da kendinden sonrakiler onunla amel ederlerse, onunla amel edenlerin günahları­nın aynısı, o kötü çığırı açan kimseye yazılır ve öbürlerinin günahlarından hiçbir şey eksiltilmez(Müslim, İlim 15)

                                

NOT: İlk kıblemiz olan, mukaddesatımızda ayrıcalıklı bir yeri bulunan Mescid-i Aksa 14 Temmuz 2017 tarihinde İsrail tarafından ablukaya alınmıştır. Bunun yanı sıra ibadete kapatılmış, mahzun mabedimize giriş çıkışlar engellenmiştir. İsrail bu tutum ve tavrıyla büyük bir insanlık ve vicdan suçuna imza atmıştır. Terörist ülke İsrail’i kınıyorum.  İnşallah yaptıkları bu zulüm geri tepecektir. Filistinli kardeşlerimizin acısını yürekten paylaşıyorum.