CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasının ardından önceki gün Ankara’dan İstanbul’a ‘Adalet Yürüyüşü’ başlattı.
Ankara Güvenpark'tan başlayıp, İstanbul'da Berberoğlu'nun tutuklu bulunduğu Maltepe Cezaevi’nde son bulacak yürüyüş için elinde sadece  "adalet" yazılı bir pankart taşıyan Kılıçdaroğlu, “Arkamdan kimse gelmese dahi ben yürüyeceğim” dedi. 
Kılıçdaroğlu, Ankara Güvenpark'ta "Bir dikta yönetimi ile karşı karşıyayız. Adaletin olmadığı bir ülkede yaşamak istemiyoruz. Her özgür ülke gibi uygar ülke gibi kendi ülkemizde barış içinde yaşamak istiyoruz. Bıçak kemiğe dayandı artık. Yeter diyoruz. Bunun için yürüyüşümüzü başlatıyoruz" diye konuştu. 
Kılıçdaroğlu'nun “Adalet Yürüyüşü” bana Abbasi Halifesi Harun Reşid devrinde yaşamış, sözleriyle hazır cevaplılığı ile meşhur Behlûl Dânâ adında bir zatı hatırlattı. Behlül-ü Dana; ilâhî bir cezbeye tutulduktan sonra acâib bir hâle bürünmüş, sözleri nükteli, davranışları mürşidâne bir hâl almıştır. 
Hakkındaki menkıbelere göre, mezarlıklarda ve harabelerde dolaşır, yalnızlığı sever, zaman zaman çocukların maskarası olur, onlar tarafından taşlanır ama o bütün bunları hep hoş karşılarmış.
Bazı kaynaklara göre, Behlûl Dana, Hârûn Reşîd’in kardeşi, bazılarına göre yeğeni, bazılarına göre ise musâhibi yani nedîmidir.   
Nasreddin Hocamız nasıl Emir Tumur’dan korkmadan çekinmeden gerçekleri onun yüzüne karşı söyleyebilmişse, Behlül Dânâ da meşhur Abbasi Halifesi Hârûn Reşîd’e gerçekleri hiç çekinmeden söyler ve kudretli hükümdarın hatalarını hiç korkmadan yüzüne vurduğu rivayet edilir.
Kaynaklardan Behlül-ü Dana’nın “Adalet” ile “Herkes ateşini beraberinde götürür!” adlı bir hikâyesini nakletmek istiyorum.
Günün birinde Behlûl, üstü başı dağınık, toz-toprak içinde sarayın önündeki yolda hızlı hızlı yürüyerek bir yere doğru giderken, bu sırada Saraydan çıkan Halife Harun Reşid onu bu hâlde görür. Uzun bir yolculuktan dönmüş zannederek,
– "Ey Behlûl! Bu ne hâl böyle! Nereden geliyorsun? 
Behlûl'ün cevabı hiç de bekledikleri türden değildir:
– "Cehennemden geliyorum!"
Soruyu soran Halife, kendi kendilerine: "İşte yine deliliği tuttu, böyle cevap olur mu?" diyerek tekrar sordu:
– "Peki, cehennemde ne işin vardı?"
Behlûl yine hiç istifini bozmadan aynı tavırla:
– "Ateş lâzım oldu, ateş almak için gitmiştim…”
Halife Harun Reşid: 
– "Peki, ateşi aldın mı bâri?"
Behlûl:
– "Hayır, maalesef ateşi alamadım. Cehennemin zebanileri (bekçileri) bana dediler ki:
- "Sanıldığı gibi burada ateş bulunmaz. Ateşi herkes dünyadan gelirken kendisi getirir!.." der.
Behlül’ün bu sözünü önce idrak edip anlamayan Halife Harun Reşid, bir süre düşündükten sonra Behlül’ün ne söylediğini anlayıp idrak eder. Bu sırada Behlül sarayın kapısından epey uzaklaşmıştır.
Halife Harun Reşid bağırarak; “Behlül, Behlül.. Ben bu dünyadan öbür dünyaya giderken ne yapmalıyım ki ateşi beraberimde götürmeyim?” der.
Behlül geri dönüp, bağırarak; “ADALET ADALET ADALET” demiştir.
Rahmetli Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, Hürriyet Gazetesi tarafından Nisan 1990 yılında yayınlanan “Kuran-ı Kerim Ansiklopedisi ADL maddesinde; 
ADL; adalet denge anlamındadır. Kur’an-ı Kerimimizde türevleriyle birlikte 30’dan fazla yerde geçer. Arapça eşitlik denge demektir.
Adalet kelimesinin kökü de olan “ADL” Kur’an terminolojisinde zulmün karşıtı olarak, her şeyi denge noktasında tutmak ve yerli yerine koymak anlamındadır. Bunun içindir ki, Allah adalet üzere iş yapar, peygamber adalet üzere olmakla emr olunmuştur.(Şûra 15; Nahl,90)
Kur’an, müminlerin de her hal ve şartta ‘ADL’ korunmalarını ister. Allah’a gidişin/ulaşmanın en değerli azığı adalettir. Adaleti gözetirken insanların bize yakınlığı yumuşatıcı taviz verdirici bir unsun olmamalıdır. (Maide 8)
ADL’din Kur’an ahlakında en önemli görünümü itidal yanı, denge ve orta yol izlemelidir” demiştir.

Pascal; “Adaletin kuvvetli, kuvvetlerin de adaletli olmaları gerekir. Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir.”
Georges Clemencau; “Adaletsiz bir ülke mezbahadan başka bir şey değildir.” 
J.W. Pindare, “Devletlerin sarsılmayan temelini adalet teşkil eder.”   
Türkistan Emiri Timur: “Ülkeler kılıçla alınır ancak adalet korunur” demişlerdir.
“Adalet mülkün temelidir”, “Adalet dinin temelidir” özdeyişleri sizce neyi ifade etmektedir?