5000 yıllık mevcudiyeti olan mensubu olmaktan şeref duyduğum aziz Türk milletinin evlatları, Mustafa Kemal'in "Tarihini bilmeyen bir millet, yok olmaya mahkumdur" sözünü emsal göstererek tarihimizi bilmenin ne kadar gerekli olduğunu belirtmek isterim.

Tarihimizi bilmenin yanı sıra tarihimize sahip çıkmanın da tarihimizi bilmek kadar önemli bir husus olduğunu ifade etmek gerekir. Bir gurur abidesi olan 5000 yıllık tarihimizde nice destanlar, nice zaferler, nice kahramanlıklar yaşanmıştır. İçerisinde bulunduğumuz bu hafta, iki büyük zaferi barındırmaktadır: 26 Ağustos 1071'de büyük deha Sultan Alparslan komutasındaki Selçukluların, Malazgirt ovasında kendisinden 4 kat kimi kaynaklara göre 5 kat fazla sayıdaki Bizans ordusunu yenerek Anadolu'yu biz Türklere ebedi yurt kılan Malazgirt Zaferi ve karakteri hürriyet olan esarete boyun eğmeyen Türk milletinin bağrından çıkardığı Mustafa Kemal'in liderliğinde baş koyduğu İstiklal Mücadelesi'nde 30 Ağustos 1922 tarihinde elde ettiği Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi Zaferi.

KARARLILIK VE MUZAFFER OLMAK

Savaş meydanına adeta kefeni anımsatan bir kıyafetle çıkan Sultan Alparslan, büyük bir kararlılık taşıyan mücadelesiyle muzaffer olmuş ve Anadolu'nun kapısını açmıştır. "Efendim yaklaşık 200.000 kişilik ordu şu anda üstümüze doğru geliyor." diyen askerine verdiği "Biz de onlara doğru gidiyoruz." cevabındaki eşsiz korkusuzluk, sözle tarifi olmayan bir duygudur. Sultan Alparslan'dan beri Türk'ün yurdu olan Anadolu, düşmanların iştahını öyle kabartmıştır ki; üzerinde savaşlar, uğrunda verilen şehitler eksik olmamıştır. Bu topraklar; beyliklerin, devletlerin hatta imparatorlukların yıkılışına ve kuruluşuna şahit olmuştur. Bazı zamanlar düşman çizmeleriyle kirlense de daima Türk'ün eşsiz zaferleriyle temizlenmiştir. Üzerinde kazanılan zaferlerden biri de "Ya İstiklal ya ölüm!" parolasıyla Alparslan'ın gözüpekliğinden farksız bir yüreklilikle yedi düvele karşı atıldığımız Milli Mücadele'nin son basamaklarından olan Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi'dir. 30 Ağustos 1922 tarihinde kazandığımız bu zaferin sonrasında İzmir'e kadar çekilen Yunan ordusunun 9 Eylül 1922'de İzmir'den atılmasıyla Türk yurdu olan bu topraklar, bir kez daha kendini bütün cihana ispatlamıştır. Türk milleti, tüm yokluklara rağmen bağımsızlık uğruna çetin bir mücadele göstermiş ve kendi kaderini bizzat kendi tayin etmiştir.

Tarih meydanına çeşitli aralıklarla; yıllarca, yüzyıllarca hükümdar olmuş necip milletin 21. yüzyıldaki temsilcileri, ne acıdır ki; eski kudretimizden, eski görkemimizden uzak düştüğümüz su götürmez bir gerçektir. Fakat bu, efsaneler geri dönmüyor demek değildir ki; işte sen Oğuz Kağansın, işte sen Alparslan, işte sen Fatih Sultan Mehmetsin, sen Nene Hatun, sen Şerife Bacısın, işte sen Koca Seyitsin, işte sen Mustafa Kemal, işte sen Enver Paşasın, sen Mehmet Akif, sen Ömer Halisdemirsin... ve biz, kahraman Türk milletiyiz!

NEDEN SEN OLMAYASIN

Bağrından binlerce kahraman çıkaran bu milletin; yeni destanlara, yeni zaferlere ve yeni kahramanlara ihtiyacı vardır. İşte o kahraman, neden sen olmayasın? Dünyaya yeniden egemen olmak çok mu zor? Bir daha çağı kapatıp çağı açmak çok mu zor? Unutmayınız ki; bir milletin ne yapabileceğini göstermek için tarih en güvenilir rehberdir. Mustafa Kemal diyor ki; "Türk, kuvvet ve zekasının yenmediği yenemeyeceği hiçbir güç yoktur!"  Yok olmaya ramak kaldığı anlarda hürriyet mücadelesinin ateşini körükleyenler her zaman gönüllerde yer edinmişlerdir. Toplumumuzun ahlaki bunalıma girdiği, kültürel yozlaşmanın had safhaya ulaştığı, namuslunun güçsüzün ezildiği, dalkavukluğun kol gezdiği bu dönem bir kahramana en çok ihtiyaç duyduğumuz dönemdir. Damarlarında Kürşad'ın kanını, yüreğinde Enver'in azim ve inancını taşımakta olan her Türk genci bir kahraman adayıdır. Omuzlarındaki tarihi sorumluluğun farkına varıp kahraman olmalıdır, olmak zorundadır!

O halde, ey Türk genci, uyan artık uykundan! Habersiz misin taşıdığın değerden? Arif Nihat Asya'nın da dediği gibi

"Yürü, hâlâ ne diye oyunda oynaştasın?

Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!"

Bize layık yer olduğunu düşündüğüm zirvenin, bize uzak olmadığı düşüncesiyle sizlere kendi kalemimden şu beyitlerle seslenmek istiyorum:

Tutturmuşuz çoktan dilden düşmez bir türkü,

Cihana lider yapacağız şanlı Türk'ü.

 

Ey yeni nesiller, haydi çalışın hemen!

Çünkü dünyaya "Türk" olacak egemen.

 

Buyurun hor görün, buyurun küçümseyin.

Çılgın Türk, dünyanızı alacak rehin.