Büyüklerden ‘Gençlik nereye gidiyor?’ türünden yakınmalar duyarız hep. Bu yazımda belki büyüklerimin tepkisini alacağım ama bu konuya bir açıklık getirmek istiyorum. 

Gençlik derken herhalde 90’lı yıllardan şu zaman diliminde doğan gençlere hitaben söylüyorlar. Bu durumda ben de nereye gittiğini çok merak ettikleri grubun içerisine giriyorum. 
Peki, madem dünyada insanlar, gençler ve yetişkinler diye ikiye ayrılıyorsa, ben de buradan yetişkinlere sesleniyorum. 
Gençlerin nereye gittiğinden çok, günlük hayatımızda karşılaştığımız zor durumlardan yola çıkarak, gençlere örnek olan yetişkinlerin nerede durduğunu sormak daha uygun olmaz mı?
Ülkemizde yaşanılan olumsuz olayların başaktörleri gençler mi, yoksa yetişkinler mi?
Ülkemizde gençler artık okuyor, üniversite mezunu çok gencimiz var. Yüz binlerce kişi tek bir soru fazla çözeyim diye dirsek çürütürken, hayal kurarken, çaldıkları sorularla bu gençlerin hayallerini de çalan gençler miydi, yetişkinler miydi?
Peki, 15 Temmuz darbe girişiminde bulunanlar gençler miydi?
Vatandaşın yüzüne baka baka yalan söyleyen, gençlere örnek olan siyasetçiler hangi gruba giriyor?
Gençler tarafından hayranlıkla takip edilen sanatçı kimliğiyle her türlü ahlaksızlığı yapanlar hangi gruba giriyor?
Din adamı sıfatıyla ekranlara çıkıp da inançlara ve değerlere küfredip gençlere örnek olan kişiler sizce kaç yaşında?
Peki, sormuşken şunu da sorayım, gençlerin özellikle kaçırmadığı takip ettiği dizilerde gözlerini kırpmadan insan öldüren sahnelerin gösterilmesini sağlayan yapımcılar kaç doğumlu?
‘Sizler bu ülkenin geleceğisiniz!’ sloganı ile gençleri ağır bir yükün altına koyan yetişkinler sizler de bu ülkenin bugünüsünüz. 
Kan damlayan, şiddet kusan senaryoları yazdıran yetişkinler…
Okullarda kavga eden öğrencileri disipline götüren ama dizide işlenen kavgada birbirini öldüren iki insanın senaryosunu yazan sizsiniz. 
Para hırsıyla her yeri betonlaştıran ama gençlere geleceği siz inşa edeceksiniz diyen de sizsiniz. 
Evlilik gibi değerli bir müesseseyi TV programlarında oyun haline getiren de sizsiniz. 
Dünyada kaç tane tarihimizi konu alan film çevrildi, gençlere ecdadını sevdirmek ve tanıtmak için kaç tane kitap çıktı? 
Geçmişini unutan nesil, geleceğe hazırlanan nesle nasıl örnek olur? 

*** *** ***

Anne babanın çocuklarına bırakabilecekleri en büyük miras, sağlam aile bağıdır. 
Yaşlı bir amca hastanenin koridorlarında birkaç kişiye bir şey sorup durdu ama nedense istediği şeyin ya cevabını bulamadı ya da yardımcı olacak kişi olmadı. 
Yüzü bayağı solgun ve halsiz görünüyordu. Tekrar etrafına bakınmaya başladı, yanına gittim bu sefer soran o değildi bendim. Amca bir sorun mu var dememle yanıma sokuldu usulca, ‘Kızım hastaneye geldim doktor hanım kansızsın dedi. Kan takviyesi yapılacakmış bana. Ama yanımda kimsem yok kardeşim ya da kızımı arayacağım. Telefonum var benim ama kontörüm yok. Hani yıldızlı bir şeyler yapıyorlar karşı tarafa gidiyor, karşı taraf da görüp seni arıyor onu yapar mısın benim telefondan’ dedi. 
Amca sen al benden ara dedim. Aradı, konuştuğu kardeşiydi sanırım ismini söyledi ve durumu anlattı: ‘Hastanedeyim doktor kansızsın dedi. Kan takviye edeceklermiş bana bayağı halsizim ve sanki biraz korktum. Hanıma da ulaşamam, kız telefonu okula götürmüş şimdi kızı ararsam panik yapar. Sen gel de yanımda ol.’
Anlattı anlattı bu şekilde sonra bir dakika dinledi ve telefonu yüzüne kapattı. Yüzüme baktı ‘Kızım kimsenin kimseye hayrı yok. Bak öz kardeşime anlattım durumu ama bana dedi ki kandan sonra orda uzan dinlen iyi olunca yavaş yavaş eve gelirsin. Hayat böyle kızım aile bağı artık gücünü kaybetti. Herkes kendi mücadelesinin peşinde. Neyse gideyim de doktora yarın geleceğimi söyleyeyim ona göre hanımla gelirim yarın’ deyip doktorun odasına girdi. 
Çıkar çıkmaz yanıma geldi, hakkını helal et kızım telefonunu kullandım. Doktor kabul etti dedi ve hayal kırıklığına uğramış, üzgün bir şekilde ayrıldı. 
Çocuk yüreğiyle kalın…