“Eldeki para hürriyetin aletidir fakat peşi kovalanan para, tam tersine köleliktir” der, Jean Jacques Rousseau… Mutluluğun parayla elde edileceğini düşündüğümüz bir devirdeyiz maalesef.
Azdır herhalde parasız da mutlu olunabileceğini savunan insan sayısı.
Ölümden bile paranın gücü sayesinde kurtulmak tek amacı beşerin ancak hayatın felsefesini yapabilen insana paranın değeri yok hükmündedir diye düşünmekteyim.
Paradan daha önemli şeyler de var dostlarım, biz bu gezegende o önemini yitiren şeyleri sadece şiirlerde okusak da…
Ölüm döşeğindeki bir insana yalan söylediniz mi siz hiç?
Ben söyledim.
Ölmeyeceğini ve ufak bir rahatsızlığı olduğunu, doktorların incelemek adına onu hastanede tuttuğunu dile getirdim.
O kişinin bakışları, ağlayarak ölüme hazırlaması bedenini, çaresizliği…
Onu o yataktan kaldıracak bir iksir olsaydı kim bilir nasıl yaşardı hayatını.
Empati yapıyorum ve kendimi onun yerine koyuyorum.
İşte o zaman,
cebimde fazladan 2 TL tutmak için cahil savaşlar vermezdim. 
Paradan daha değerli şeyler var; aşk, huzur, sağlık…
Günümüzde bu değerlerin anlamını derinleştirecek adımları kimler atıyor?
Ben bu uğurda attığım adımları sorguluyorum mesela.
Aşk bile paranın getireceği mutluluğa bağlıysa, huzur için içilen bir yudum çay maalesef bedava değil.
Bazı özel anların parayla elde edilemeyeceğini düşünmemiz, aldığımız nefesin Tanrı’nın en büyük hediyesi olduğunu hatırlamamız lazım.
Orhan Veli ne onurlu bir şekilde oynatmış kalemini;
“Bedava yaşıyoruz, bedava;
hava bedava, bulut bedava;
dere tepe bedava;
yağmur çamur bedava;
otomobillerin dışı,
sinemaların kapısı,
camekanlar bedava;
peynir ekmek değil ama
acı su bedava;
kelle fiyatına hürriyet,
esirlik bedava;
bedava yaşıyoruz, bedava.”