Aylardır hatta neredeyse bir yıldır korona illetiyle uğraşıyoruz. Kimimiz yakınımızı kaybettik, kimimiz hastalanıp zor bir süreç geçirdik. Birçok şeyden ders aldık, almaya da devam ediyoruz.

Korona bizden birçok şey götürdü, götürdüğü gibi de getirdi…

Sevdiklerimize sarılmanın ne kadar güzel bir duygu olduğunun kıymetini bildik. Şu an kasım ayının son günlerindeyiz. Korana Türkiye’ye şubat ayında geldi dersek,  2 ay sonra bir yılımız dolacak. İnanabiliyor musunuz bir yıldır annesine babasına hatta çocuklarına sarılamayan ve öpemeyen insanlar var.

En acısı da ne biliyor musunuz? Annesine babasına sarılamadan onları kaybeden insanlar var.

Aylardır kötü günler yaşıyoruz sevgisiz. Biri üzgünken birinin derdi varken bir sarılmada karşıdaki kişi onun tüm dertlerini üzerine alır onu hafifletirdi. Şu an sen, o, ben ve herkes kendi sıkıntısıyla kendi derdiyle baş başa.

Hiç kimse sevgisiz kalmayı hak etmiyor. Yanlış anlamayın şimdi diyeceksiniz ki seven seviyor yine sarılmak şart değil diye… Sarılmak tabiî ki şart değil ama biz sevgimizi sarılmakla tokalaşmakla öpmekle belirtmeyi seven bir milletiz.

Geçen bir arkadaş anlattı yaşlı alzaymır hastası bir teyze varmış. Çocuklarının yanında kalıyormuş, korona Türkiye’ye gelmeden önce çocukları torunları hepsi her gün sarılıp öpermiş. Korona patlak verince ve yaşlılarımızı bu illetten korumanın tek yolunun uzak kalmak olduğu öğrenilince torunlar ve çocukları teyzeden uzak kalmaya başlamışlar. Ne kadar anlatılsa da ‘anne bir illet var bulaşıcı ve sana bulaşırsa kurtulamazsın’ denilse de anlamıyormuş. ‘Neden benden uzak duruyorsunuz artık beni istemiyor musunuz’ diyip duruyormuş. Hatta ağladığı bile oluyormuş, ‘beni artık sevmiyorlar beni istemiyorlar’ diye.

Rabbim herkesin yardımcısı olsun. Bu illet bir an önce ülkemizi terk etsin, bizde yine sevdiklerimize sarılalım.