Tarihi Tuz pazarındaki tezgahlarda çok önceden başlar Ramazan hazırlıkları… Oruçluların sofralarını şenlendirmek için tazecik hurmalar, çeşit çeşit sebze ve meyveler önce gözleri sonra iftar sofralarını süsler. İftar sofralarında sevdikleri ile beraberdir Bursalılar. “Hoca sırası” diğer adıyla “Köy iftarı”, Bursa’nın köylerinden ulu şehire göçmüş, toprağını ve köyünü özlemiş kişileri iftar sofrasında buluşturuverir. Bursa’nın bu tarihi iftarında köy halkından kişiler sıra ile köy meydanında sevdiklerini, akrabalarını misafir ederler. Hep birlikte yudumlarlar çorbalarını, birlik ve beraberliği resmederler. Bu iftara “imam” yani köyün en kıymetlisi olan hoca da katıldığı için “hoca sırası” denilmektedir.

EVLİYALARA KUCAK AÇAN BURSA

Evliyalar şehri Bursa’da iseniz, dünyada yalnız hissetmezsiniz kendinizi. Emir Sultan, Üftade, Aziz Mahmud Hüdai, Molla Gürani, Süleyman Çelebi, Somuncu Baba, Bursevi, Seyyid Usul gibi evliya ve din alimlerine kucak açan Bursa, sahip olduğu bu değerleriyle kucaklar hepinizi.Emir Sultan Hazretlerinin huzurunda oruç açmak bir başka mutluluktur Ramazan’da. Büyük iftar çadırları kurulur, çoluk çocuk, genç, yaşlı, fakir, zengin bu manevi havayı solumak için koşarlar mutluluk çadırlarına… İftar sonrası Emir Sultan Camii’nde eda edilen teravih namazı ruha şifadır dünya telaşında yorulan ruhlara. Bursa’da iftar saatinin müjdecileri çoktur. Camilerden yükselen güzel ezan sesleri ile birlikte Tophane’den atılan tarihi top sesi şenlendirir evlerimizi.Pencerelerde, balkonlarda bekler küçükler ve büyüklerin heyecan verici sesi.  Bursa’nın tarihi dar sokaklarında dolaşırken hissedersiniz Karagöz ve Hacivat’ın neşesini. Ramazan coşkusu yakalayıverir çocukları “Karagöz ve Hacivat” gösterileri ile, çocuklar hem eğlenir hem öğrenirler.100 yıldır tarihi bir fırın unutmaz çocukların o sabır dolu iftarını. Her Ramazan’da çocuklar için oyuncak şeklinde poğaçalar yapar. Babalar çocuklarının  “tekne oruçlarını” sıcacık oyuncak poğaçalar ile kutlar. Yedisinden yetmişine huzur ve mutlulukla kucaklar Ramazan’ıulu şehir Bursa… Korona virüsle mücadele ettiğimiz şu günlerde ulu şehir Bursa’da Ramazanın geleneksel güzelliklerini tekrar yaşayacağımız ümidi ve duasıyla...  Nilüfer İlçe Vaizi/Dr. Asude Coşkunsever

DALGA DALGA İYİLİK

Rahmet menbaı Ramazan, bereketini hanelerden dalga dalga yayar şehirlere. Sabah ezanı okunurken bu hanelerin birinde bir baba, tuttukları orucun, evlerine bereket getirmesi için yaptığı duayı iliştirir niyetinin kıyısına. ‘Ya Rezzak’ diye kayıt düşer dilekçesine.

Gün içinde orucun verdiği manevi doygunluk, hane halkının açlığını bastırsa da ikindiden sonra gözleri, kapılarını çalacak geniş yürekli birilerini arar. Bu bekleyiş en çok da çalışmasına müsaade etmeyen hastalığından dolayıbabanın çaresizliğini artırır. ‘Bugün orucumuzu neyle açacağız?’ diye soran evladına ‘Hele bekleyelim, Allah Kerim’ diyerek sabırla orucunu bileyen bu fakir, esasında şükürle orucunu bileyenleri gözler.

Bereket bu ya, şükrün, rızkı paylaşmak olduğunu bilen bir Müftü efendi, mahallenin imamından öğrendiği bu adresi aynı gün ziyaret etmek ister.

Eşini, çocuklarını alıp, hânenin kapısını çalar. Karşılarında ellerinde tencereleriyle misafirlerini gören hâne halkı hayatları boyu unutamayacakları bir iftar sofrasına otururlar. Uhuvvet minderinde yapılan bu iftarda sabır, tatlı tabağında sunulurken; şükür, kısık ateşte demini alır. Rümeysa Kumaş / Nilüfer Müftülüğü

YUVAMIZDA MÂNEVÎ BAHAR

Yüzümüzün dönük olduğu yerden akisler alıyoruz. İlgi, beraberinde etkiyi getiriyor. Ömür bitmedikçe her yıl,adı rahmetle anılan bir zaman geliyor veulvî değerlere yüzümüzü dönmekle rahmet yansımaları başlıyor; Ramazan, hayatımıza mânevî bir bahar oluyor. En çok da bu etkiyi baba ocağı, ana kucağı, ana rahminden sonra emanet edildiğimiz rahmet meskeni yuvalarımızda hissediyoruz.Kaybettiklerimizi bulabilmek için böyle bir yenilenmeye, yeniden öğrenmeye ihtiyaç duyuyoruz. Özellikle“imsak” ve “infak” kavramları yeni bir bilinçle tazelenmemizi sağlıyor.

Orucun öz manasıdır imsak. Yani kendini tutabilmek, aktif bir irade ile yasaklardan uzak durabilmek, gücünüher şeye gücü yetenin emrine boyun eğdirebilmek, görünme dürtüsünün esaretinden kurtulup her şeye şahit olana kul olabilmektir.Oruç yasaklarına karşı bunu deneyimleyen insandan, artık bir adım öteye geçmesi beklenir;tüm yanlışlara, kötülüklere karşı da aynı duruşu sergilemesi... İşte bu dönüşümün ilk muhatap çevresi, en yakınımızdaki ailemizdir. Sekinetin, rahmetin ve meveddetin mahalli olması gereken yuvalarımızkötü söze, sert bakışa, kaba muameleye karşı bir imsak terbiyesine ne kadar da muhtaçtır! Hz. Lokman’ın (a.s) “Yavrucuğum!”, Hz. Yusuf’un (a.s) “Babacığım!” hitabındaki şefkat ve merhamete, eşler ve çocuklar hakkında “göz aydınlığı” yaklaşımındaki değer verişe ulaşmanın yolu imsaka tutunmaktan geçmektedir.

ÜSTÜN BİR BİLİNÇLE

İnfak ise tutmamaktır, elden çıkarmak; sıradan değil, üstün bir bilinçle harcamak. Elimizdeki imkanların bir emanet olduğunu bilerek,onları esas mâlik olanın emrine sunabilmektir.Ramazan ayında esen rüzgârdan daha cömert olduğu bildirilen, “Yarım hurmayla da olsa cehennem ateşinden korununuz. Onu da bulamazsanız güzel ve hoş bir söz ile korunun.” buyuran Peygamber Efendimizi (s.a.v.)örnek alarak, ailede bir hayır yarışı başlatmanın,iyiliğin ve merhametin iyileştirici etkisini tattırmak için az ya da çok infak tecrübesini yuvalara taşımanın tam zamanı değil midir?

KENDİNE ÖZGÜ DOKUSU

İmsak ve infak, Allah için vazgeçebilmenin ve Allah için sarf edebilmeninsarkacında iki kilit noktadır. Maddenin ve mânânın israfını gidermede iki anahtar tutum. Göz nuru yuvamızda imsakın ve infakın tecrübesi, artık sınırını çizmekte zorlandığımız tüketme/tükenme sarmalını bozmada imdadımıza yetişir, savrulmaların panzehri olur.Üstelik bunun yanında Ramazan, kendine özgü dokusunu ilmek ilmek işleyen daha birçok unsurla yuvamıza girer. Kimi zaman bir sestir; heyecanla beklenen ezan olup minarelerden yankılanır. Ya da sahur vakti manilerin eşlik ettiği davul olup sokaklarımızda dolaşır. Her iki durumda da en fazla muhtaç olduğumuzu yapar ve aynı duygu etrafında bir araya getirir ailemizi. Kimi zaman sözdür, kelamdır, Kelamullahtır. “Allahım! Kur’an’ı kalbimin baharı eyle…” nebevî duasını yaşatır. Hira’yı hatırlatıp “Yaratan Rabbin adıyla…” hayatı yeniden okumamızı, birbirimize bu nazarla yeniden bakmamızı, Sevr’i düşündürüp “Üzülme! Allah bizimle beraberdir.” diyerek gücümüzü toplamamızı, direnmemizi ilham eder. Kimi zamanilâhî bir davettir, davete icabettir. Öz manası “sıla” yani bağ olan namaz, insanla Rabbi arasındaki bağı ifade ederken özellikle cemaatle kılınan namazlar, aynı inançla bir ve bütün oluşumuzun, gönül bağı kuruşumuzun sembolü olur. Ailece kılınan namazlar, evleri ölgünlükten kurtarır, hayat verir, dağılmaya siper olur. Kimi zaman da aramaktır, aramaktan usanmamaktır. “Leyle-i Kadr”i aratırken kadir bildirir, kıymet buldurur…Bu mânevî baharı bahşeden Rabbimize hamd ü senalar olsun. Yuvalarımızda muhtaç olduğumuz hayırlar gelsin ve gitmesin. Melek Menteşe / Bursa İl Müftü Yardımcısı

EN GÜZEL İSİMLER: el-KUDDÛS

Yüce Rabbimizin isimlerinden biri olan Kuddûs, ‘tertemiz, pâk, kusurdan arınmış’ demektir. Allah (cc) güzel ve yetkin görülmeyen her türlü nitelikten münezzehtir. Duyular O’nu algılayamaz. Zihinler O’nu hakiki manada tasavvur edemez. Rabbini böyle bilen kul, ona layık olmak için nefsini aşağı arzulardan, kalbini manevî kirlerden,  ruhunu çirkinliklerden uzak tutma gayretindedir. Sevgili Peygamberimiz’in  her sabah vird edindiği “Sübhanallâhi ve bi-hamdih, sübhâne’l meliki’l-Kuddûs” cümlesi, bu gayretinde ona yoldaş olur. Mevlasını birbirinden güzel isimleriyle çağırarak inancını pekiştirir. Kuddûs olan Allah(cc) ne yücedir.

NE OKUYALIM?

RAHMÂN’IN KADIN KULLARI

Bu eser, insanlığın annesi Hz. Havva’dan, mabede adanan Hz. Meryem’e, adı Kur’an-ı Kerim’de geçen, yaşadıkları ayetlere konu olan; Nebi’nin yanında onunla aynı amaç uğruna mücadele eden ve örnek alınmayı, yolundan gidilmeyi en çok hak eden kadınların, öne çıkan yönlerini konu edinmiştir. 2018 yılında Dr. Fatma Bayraktar Karahan tarafından kaleme alınan bu eser, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları’ndan çıkmış olup 336 sayfadan oluşmaktadır.

RAMAZAN İLMİHALİ

Oruçlu iken boy abdesti almak / banyo yapmak orucu bozar m›?

Ağız veya burundan su yutulmadıkça yıkanmakla veya gusül abdesti almakla oruçbozulmaz. Nitekim Hz. Aie ile Ümmü Selemevalidelerimiz, Peygamberimiz (s.a.s.)’inRamazanda imsaktan sonra boy abdesti almış olduğunu haber vermişlerdir (Buhârî, “Savm”, 25).

16 NİSAN 2021CUMA

4 RAMAZAN 1442

Bursa Namaz Vakitleri

 

İmsak              04:47

Güneş              06:17

Öğle                13:09

Huzurevinde yeni yıl kutlandı Huzurevinde yeni yıl kutlandı

İkindi               16:51

Akşam             19:50

Yatsı                21:14

 

Bir Ayet

O, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kulu Muhammed'e apaçık âyetler indirendir. Şüphesiz Allah, size karşı çok esirgeyici, çok merhametlidir. ﴾Hadîd, 57/9﴿

Bir Hadis

“Sahura kalkın! Çünkü sahurda bereket vardır.” (Buhârî, Savm, 20)

Bir Dua

"Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır".. (Kehf, 18/10)

MESNEVİ'DEN RÜZGÂRIN VARLIĞI BENİM YOKLUĞUM

Bir gün sivrisinek, Hz. Süleyman’a gelerek, ‘Sen…’ dedi. ‘Adaletinle ünlenmiş, rüzgâra, ateşe ve suya hükmü geçen bir elçisin. Yardımını istiyorum. Senin adalet ve bağış denizinde benim de hissem var.’

Allah’ın elçisi:

‘Ne istiyorsun, derdin nedir?’ diye sordu.

Sivrisinek:

‘Sorma sultanım!’ dedi. ‘Ne tadımız kaldı ne tuzumuz, hayatımız zindana döndü!’

Hz. Süleyman:

‘Ne oldu, ne var?’ diye sordu.

Sivrisinek:

‘Rüzgâr…’ dedi. ‘Benim şikayetim rüzgârdan. Sürekli bizi taciz ediyor, zulmediyor. Nereye gitsek elinden kurtulamıyoruz. Huzurumuz kalmadı.’

Elçi:

‘Güzel de…’ dedi. ‘Rabbim bana, ‘iki tarafı da dinlemeden hüküm verme!’ buyruğunda bulundu. Hasmını da çağırıp dinleyelim, ona göre karar verelim.’

Ve rüzgâra seslendi:

‘Seher yeli! Gel de hakkındaki şikayete dair konuş.’

Rüzgâr emri duyunca gürleyerek esmeye başladı. Başlayınca da ortada ne sivrisinek kaldı ne başka bir şey. Hayvancağız bir yandan sürüklenerek uçuyor, bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu: ‘Ey Allah’ın sevgili elçisi! Rüzgârın varlığı benim yokluğumdur, ona nasıl karşı koyabilirim?’