Şimdi düşünsenize adı önemli değil iki Türk takımından biri Şampiyonlar Ligi Kupası’nı almış, diğeri UEFA Kupası’nı kazanmış ve İngiltere’de de ve o Wembley denilen aykırı yerde Süper Kupa finali oynuyor.

İngiltere sokakları, kırmızı beyaz ay yıldızlı bayraklarımızla donatılmış. 

Şarkılar türküler hep Türkçe…

Adı üzerinde hayal…

Bu hayalin gerçek olması için Türk futbolcuların değil, Türkiye futbolunu yönetenlerin acaba kaç fırın ekmek yemesi gerek?

Bana kalsa yorum kolay…

Türkiye’nin bütün fırınları bu yöneticiler için siyez buğdayından, en iyi çavdardan, en özel kepekli unlarla ekmek üretse olacak iş değil.

Çünkü bizim yöneticilerimizin eksiği olan karbonhidrat, yağ, protein değil resmen anlayış meselesi…

O da maalesef ekmekle değil; okumakla, anlamakla, dinlemekle, empati yapmakla ve bilumum özel seçerlerle gerçekleşiyor.  

Peki, var mı bizim yöneticilerimizde bu meziyetler?

Yoook tabi ki…

Olsaydı şimdiye kadar Galatasaray’ın 2000 yılındaki başarısıyla değil daha pek çok övünülecek anılarımız olurdu. 

Şenol Güneş’le kazandığımız dünya üçüncülüğü ise kaza olarak kabul ediliyor…

Neymiş Avrupa takımlarıyla karşılaşmamışız.

Senega,  menegal idare etmişiz…

Bu kadar kendi insanını hor gören zekâ toplumuyla başarı hiç gelir mi?

Tabi ki gelmez…

Bir de Türk futbolcusunu adeta üçüncü sınıf vatandaş yerine koyarak 

Bakmadan, incelemeden, seyretmeden menajer oyunlarıyla aldıkları futbolcularla takımını BK karmasına çeviren zihniyetten mi başarı bekleyeceksiniz. Güldürmeyin beni… En son Bursaspor 14 yabancı almıştı, şampiyon olduğu senenin sonrasında, Barcelona’dan bile oyuncu aldık diye hava attık hatta…

O günlerden bugünlere geldiğimiz halleri görüyoruz. Ertuğrul Sağlam bile neredeyse o şampiyonluğun bir hata olduğunu dillendirmişti…

Gelin de şimdi hayal edin iki Türk takımı süper kupa finalini oynar mı, oynamaz mı