Aslında başlık James Bond karakterinin yaratıcısı Ian Fleming'in
romanlarından birinin başlığı.
Konumuzun Fleming'in romanlarında anlattığı hikayelerle pek ilgisi
olmasa da son zamanlarda Rusya ile yaşanan sıkıntıları özetleyen
sözdür. Suriye yıllardır Rusların stratejik çıkarları için hayati önem taşıyan bir yerdir.
Bundan dolayı daha Arap baharı o bölgelerdeki ülkeleri kasıp
kavururken ve bu ayaklanmalar Suriye'yi de etkileyip rejim
değişikliğine gidileceğini hesap eden bizim Emevi camiinde namaz kılma hevesli karar vericiler ve buna göre stratejiler belirme peşindeyken o dönem bir çok yazımızda Suriye'deki rejime bir şey olmayacağa ve nihayetinde Esad onu devirmeye çalışanlara karşı galip geleceği konusunda birçok yazı yazmıştık.
Zira sadece Rusya'nın değil aynı zamanda İran'ın da orada hayati çıkarları söz konusu. Rusya ve İran mevcut rejimin devrilmesine izin veremezlerdi.
Vermediler de zaten.
Bu denklemleri öngörüp buna göre politikalar geliştirilmeliydi.
Aynı hatalar Astana süreçleri ile başlatılan Rusya ile yakınlaşma ve
stratejik ortaklık niyetlerinde de yapıldı.
Oysa bizim Rusya ile bırakın stratejik ortaklığı herhangi bir konuda
işbirliği bile yapmamız çok zordur.
Tarih boyunca Rusya ile çakışan çıkarlarımız olmuştur.
Balkanlarda, Ortadoğu’da, Kafkaslarda, Orta Asya'da soydaşlarımızın
yoğun olduğu bölgelerin hiç birinde örtüşen çıkarımız yoktur.
Yani Rusya ile stratejik ortak olma şansımız hiçbir zaman olmayacaktır.
Onlarla her hangi bir konuda işbirliği yapılabileceği düşüncesi bile
absürd olduğu bir ortamda stratejik ortaklık yapılabileceğini ummak
ütopyadan başka bir şey olmadığını son gelişmeler göstermiştir.
Ancak sadece belli alanlarda, ticaret başta olmak üzere ekonomik
alanlar gibi, karşılıklı menfaat üzerine işbirlikleri yapılabilir.
Şimdi araba devrilince bakıyoruz da herkes, gazetecisinden
siyasetçisine yukarıda yazdıklarımızdan bahsediyor.
Burada esas olan hepsi bunları zamanında öngörmek ve ona göre
stratejiler belirlemektir.
Bu konularda daha Rusya ile ortak hareket etme niyetleri yeni yeni
ortaya çıktığında uyarı niteliğinde bu köşede yazılar yazmıştık.
Lafı fazla uzatmadan bu yazılardan birini, 13.08.2016 tarihli ve
"Rusya ile ilişkiler ve boş hayaller" başlıklı yazımızdan özet verelim 
ve kapatalım:
...."Rusya ziyaret öncesi ve sonrası yorumlara bakılırsa sanki bu görüşme radikal sonuçlar ortaya çıkaracak   gibi bir hava estirildi. Hatta birileri çıkmış çok daha ileri giderek ABD yerine Rusya ile stratejik ortaklık yapılması ve Şangay beşlisine üye olmamızı önermekte. Bunun şu an için temenniden öte somut bir şeye dönüşme ihtimali yoktur. Bunlar ancak ticari ilişkiler ile sınırlı kalır.
Bunun ötesinde başka beklentiler  ütopyadan başka bir şey olmaz.
Putin ile görüşme ikili ilişkilerin geliştirilmesini ve ticari
münasebetlerin uçak düşürülmeden önceki seviyeye gelmesinden öteye
geçemeyecektir. Böyle bir şey günümüz koşullarında mümkün olmamakla beraber, Rusya ile Balkanlar, Kafkasya, Karadeniz başta olmak üzere  birçok çatışan çıkarımız olduğu bir ortamda ,tarih boyu Akdeniz’e inme hayali ile yaşayan Rusya ile stratejik işbirlikleri ne kadar sağlam bir temeller üzerine oturtulabilir o da ayrı konu. Kaldı ki bu kadar radikal eksen sapmasına kimse izin vermez"..
Üç buçuk yıl önce yazdıklarımız bunlar.
Zaten daha zamanında dedelerimiz boşuna:
"Ayıdan post Rus’tan dost olmaz" dememiş değil mi?