Geçtiğimiz hafta Kanser Günü sebebiyle Ali Osman Sönmez Onkoloji Hastanesi ve Kanser Hastaları Derneği’nin ortaklaşa düzenlediği etkinliğe katıldım. Devamında 24 Şubat’ta derneğin kuruluş yıldönümü sebebiyle düzenleyecekleri etkinlikler içinde çalışmalarda ne kadar faydalı olabilirsem uğraş veriyorum. Hal böyle olunca, içlerine girince, yakinen tanıyınca, onların hayatını kendi hayatınıza dahil edince aslında bildiğiniz, közlendiğini zannettiğiniz acılar bir daha, bir daha alevleniyor içinizde.

Daha öncede bu illet ile mücadele eden insanlar gördüm. Akçay’da karşı bloğumda 60 yaşlarında bir Mesut ağabey ve eşi Ümran ablamız vardı ki. Bunu ileri bir tarihe bırakıyorum. Ben size Akçay’ın hemen yanında, Zeytinli Belde Belediyesi’nin düzenlediği Rock Festivali’nde tanıştığım ve sohbet etme imkânı bulduğum Haluk Levent ve Elfida şarkısının hikâyesini anlatacağım.

O zamana kadar bende aşık olunan bir kadına yazılan şarkı gözüyle bakıyordum, ama öyle değilmiş. 8 yaşında kanser sebebiyle aramızdan ayrılan Beyza Nur için yazılıp bestelenmiş ve sonrasında doğan kardeşine de onun içinElfida ismi verilmiş.

Aklımda kaldığı kadarıyla Haluk Levent’in sözleriyle anlatayım hikayeyi. Derin bir iç çekişten sonra başlıyor sözlerine. “Adı Beyza Nur kızımızın. 4 yaşlarındayken tanıştım. Babası Murat Çelik, bir emekçiydi. Kızın amansız bir hastalığı vardı ve bu amansız hastalıkla mücadelesine destek olmak için Cerrahpaşa Tıp Fakültesine gidiyordum, doktorlarla görüşüyordum. Bir gün çok üzüldüğümüzü gören doktorlardan biri,sanırım kendimizi o beklenen acıya alıştıralım diye gelip bana Haluk Bey, bu kızı gözden çıkartın, kendinizi hazırlayın dedi. Yanımda da müzisyen arkadaşım Emrah Aydoğdu var. Emrah, ‘Gözden çıkartılan kadın anlamı Osmanlıca’daElfida’ dedi. Belki tam birebir anlamını karşılamıyordu ama bir kavram olarak çok uyuyordu. Tabi biz birbirimize sarılıp ağladık. Gerçekten Beyza Nur’u çok seviyordum ve oturdum şarkıyı yazdım. Sevgili Emrah Aydoğdu da elinden geleni yaptı ve sözlerinde düzenlemeleri yaptık. Ömer Faruk Güney’in de müziği vardı. Bu şekilde Beyza Nur’un son günlerinde ona şarkıyı söylüyordum ama o kendisi olduğunu bilmiyordu, Elfida olarak biliyordu.

“Omzumda iz bırakma, yüküm dünyaya yakın…”O dönemde şirketlerim batmış, zaten dünya kadar batmışım, bir sürü sorun var, sıkıntılıyım. Beyzacığım ne olur bari sen gitme demek içindi.

“Yüzyıllardır sarılmamış kolların…”Anne ve babası gece gündüz nöbetteydiler. Beyzanur’un kırılganlığından, hasta yatağından dolayı sarılamıyorlardı. Gerçekten istedikleri gibi sarılabildiklerini görmedim.

“Sisliydi kirpiklerin ve gözlerin yağmurlu…”Beyza Nur’un hayata tutunmaya çalışan hep yağmurlu gözleri vardı. Elfida, hep aklımda kalacaksın…

O dönemde hastane personeline Bakırköy’de bir konser verdim. Beyza Nur’a iyi baksınlar diye onların gecesine katıldım. O gece evden başka bir yere kaldırılan Beyza Nur’u kaybettik.  Beyza Nur’u kaybetmemizden sonra anne ve babasından rica ettim. Evet kızımızı kaybettik ama lütfen bir çocuk daha yapın dedim. Aradan bir yıl geçti ve beni aradılar. Haluk Abi, bir çocuğumuz oluyor. Adını Elfida koyun dedim. Şu anda o Elfida 9 yaşında ve bir okulda okuyor. Ablasının ismini taşıyor.

Ben bu şarkıyı ticari amaçla kullanmak ve vermek istemedim ve vermedim de. Bu başka bir şeydi. Bir Akdeniz Akşamları faciası daha yaşamak istemiyordum. Biliyorsunuz Akdeniz Akşamları muazzam bir şarkıdır aslında. O dönemin bir öyküsüdür ama herkes okuya okuya artık içimizden gelmeyecek hale geldi. Elfida’nın öyle olmasını istemiyordum, o çok özel bir şarkıydı. Ama ben yurt dışındayken benim bilgim dahilinde olmadan Ankara’dan bir müzisyene verilmiş şarkı. Çok üzüldüm ve kızdım. Ailesinden de çok özür diledim. Gerçekten benim elimde değildi. Onlar da anlayışla karşıladı ve bundan sonra kimseye vermeme kararı aldık şarkıyı.