Uluslararası kamuoyunu da bir şekilde ikna ederek ABD, İngiltere ile birlikte 9 Nisan 2003 günü Irak'ı resmen işgal etmişti. Irak halkının uzun yıllarca diktatör rejiminden çektikleri eziyet bir gerçek, ancak Amerika'nın vadettiği huzur, demokrasi ve istikrar koca bir manipülasyondu. 


Irak işgal edildiği günden bugüne kadar bir an olsun ülke istikrar göremedi. Halk yeni bir çileyi, 10 Haziran 2014 tarihinde DAEŞ terör örgütünün ülkenin yaklaşık üçte birini işgal etmesiyle görmüştür. 
Ülkenin genelinde yüz binlerce can kaybı, yaralı, engelli, yetim çocuklar ve öksüz aileler geriye kaldı. Ayrıca bölgeleri yerle yeksan olup, yurtdışına sığınan yine yüz binlerce insanlar her gün feryadü figan ediyor fakat dinleyen ve çare olan bir hükümet yok.
Irak'a sözde demokrasi getirildikten sonra, başbakanlık görevi Şiilere, parlamento başkanı Sünnilere ve cumhurbaşkanlığı ise Kürtlere dağıtılıyor. Bunların yardımcıları ise yine bu üç unsur arasında paylaşılıyor.

1 EKİM 2019 HALK AYAKLANMASI
Yıllardır halkın gördüğü, emniyet sorunları, güvensizlik, işsizlik, kamu hizmetleri yetersizliği, şiddetli yolsuzluk gibi hayati meseleleri protesto etmek için meydanlara ve sokaklara döküldü. 
Geçtiğimiz aylarda da yine gösteriler olmuştu, ancak bu seferkinin (1 Ekim 2019) arkasında herhangi bir siyasi ya da dini gücün durmaması, salt olarak bir halk ayaklanması olduğu için ümit verici ve iyi sonuçlar getirebileceği ihtimalleri taşıyor.
Bağdat'ta başlayan protestolar, kısa sürede özellikle Şiilerin yoğun olduğu illerde de devam etti/ediyor. Ne yazık ki güvenlik güçlerinin canlı mermilerine ve ayrıca (kimliği tam belli olmayan) keskin nişancıların da hedefi olarak, yaklaşık 350 kişi hayatını kaybetmiş ve 6 bin beş yüz kadar da yaralanmıştır. Hükümet, göstericileri püskürtmek için hem şiddet uyguluyor ve neticesinde çok sayıda can kayıpları yaşanıyor hem de irtibatı koparmak için interneti tamamen kesiyor. Bazen günlerce hiç internet bağlantısı olmuyor, bu da devlet kurumlarını etkiliyor ve adeta ülke kamu hizmet alanlarında da felç yaşıyor. 

Şİİ-Şİİ ÇEKİŞMESİ
12 Mayıs 2018 Irak Parlamenter seçimlerinden, Mukteda es-Sadr liderliğinde 'Sairun' 54 sandalye alarak ve Hadi el-Amiri liderliğinde 'el-Feth 47 sandalye alarak iki büyük kazanan liste olarak çıkmışlardı. O dönemin başbakanı dahil, siyasi kitlelerin birçoğu seçimlerin şaibeli olduğunu ikrar etti. Bu durumdan en çok mağdur olan Türkmenler, Kerkük'te 28 gün protesto düzenledi (Mayıs-Haziran 2018). 
Uzun müzakerelerden sonra seçimin iki büyük galibi olan listeler diğer bazı grupların da desteği ile sözde bağımsız olan Adil Abdulmehdi'yi başbakan seçti. Daha o günden beri es-Sadr ve el-Amiri arasında Falih el-Feyyaz'ı içişleri bakanı yapma konusunda ihtilaf etti, aralarındaki çekişmeler her geçen gün artarak sokaklara yansımaya başladı. Bağdat ve Kerbela sokaklarında aslı olan İran dini lideri Hamaneyi'nin resimleri göstericiler tarafından yırtılarak ve yakılarak 'İran dışarı çık, Irak hür yaşasın' diye sloganlar atılıyor. İşte bu seferki gösterilerin bir diğer önemli özelliği de şudur ki, eylem yapanların ve sokaklara çıkanların kahir ekseriyeti Şiiler'dir. 

TÜRKMENLER EYLEMLERİN NERESİNDE?
Herkesten fazla mağdur olan ve en ufak haklarını alamayan Türkmenler gösteri düzenlemedi. Ancak bu, mevcut hükümetten memnun oldukları anlamına kesinlikle gelmiyor, bilakis özellikle bu hükümetten ağır darbeler gördü. Fakat Türkmenlerin protesto düzenlememelerinin sebebi şu ki, gerek Kerkük'te gerekse Türkmenlerin yoğun olarak yaşadıkları diğer bölgelerde en ufak bir hareket veya eyleme karşı peşmerge güçlerinin kente girme ihtimalini sağlayabilir. Bu endişeden dolayı Türkmenler protesto yapmaktan kaçındı, ancak bireysel olarak veya grup halinde başkent Bağdat'taki gösterilere katılıyorlar. 
Ülkenin geldiği mevcut kaostan kurtulmak için hükümeti derhal istifaya ve akabinde uluslararası gözetiminde bir erken seçimin yapılması çağrıları var. Aksi takdirde, ABD ve İran başta olmak üzere farklı ülkelerin hesaplaşması sahasına gelen Irak, ikinci bir Suriye'ye dönüşmesinden endişe ediliyor.