Bir alacağın temini için borçluya ait malların icra yolu ile haczedilmesi ve bunlara el konulması avukatların neredeyse günlük rutini halini aldı. Borçluya ait bir arabanın veya ev eşyasının haczi garip karşılanmaz iken, “çocuk haczi” konusu oldukça enteresan karşılanabilir. Ancak çoğu ebeveyn velayeti kendisinde olmayan çocuğu ile arasındaki kişisel ilişkiyi sağlamak adına çocuklarını “haczetme” yoluna başvurmak zorunda kalmaktadır. 

Yanlış duymadınız evet! 

Tıpkı bir araba gibi çocukların da haczedilmesi mümkün. 

Şöyle ki, Aile Mahkemeleri boşanma kararlarını verirken, eşler arasındaki fiili ilişki sona erse de çocuk ile ana-baba arasındaki duygusal bağ devam ettiğinden, aynı zamanda çocuğun üstün menfaatini de gözeterek velayete ve özellikle çocuğun velayetinde olmadığı diğer ebeveyni ile arasındaki kişisel ilişkisinin nasıl olacağına dair de karar verir. 

Ancak velayet hakkı kendinde olan ana-babalar çoğu zaman mahkemenin kararını görmezden gelerek bu hakkı kötüye kullanmaktadır. Bunun sonucunda boşanan eşlerden biri, velayeti boşandığı eşinde olan çocuğunu görebilmek için çocuğunu haczetme mecburiyetinin yanı sıra bir de icra masrafları olarak yolluk, araç ücreti, sosyolog, pedagog ücretlerine de katlanmak zorunda kalmaktadır. Keza çocuk tıpkı bir eşya gibi haciz tutanağı ile teslim edilmekte “borç miktarı” kısmına ise “çocuk teslimi” yazılmaktadır. 


Çocuklarını görebilmek adına bu masraf ve prosedürlere katlanmak belki de durumun en basit kısmı. Çünkü her ne kadar çocuk haczinde icra memurunun yanında bir sosyolog ve pedagog da yer almak zorunda olsa da, uygulama sırasında yaşanan zorluk ve gerginlikler, velayet hakkı olan eşin çocuğu teslim etmekten kaçınması gibi hususlar, maalesef ki hem çocuğun hem de eşlerin psikolojisini bozan etkiler yaratmaktadır. 


Psikolojik ve fizyolojik şiddet kapsamında değerlendirilerek, çocuğun ruhen ve bedenen zarar gördüğü ve bu nedenle insan hakkı ihlali gerekçesiyle daha önceleri de değiştirilmesi teklif edilen kanun hükümlerinin, yeni düzenlenen “Mağdur Hakları Kanun Tasarısı” ile daha makul bir zemine oturtulması bekleniyor. 


Söz konusu tasarının “Çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair hizmetler” başlıklı 16. maddesine göre kısaca; çocuğunu mahkeme kararına rağmen göremeyen ebeveyn icra müdürlükleri yerine, kurulacak olan Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğü’ne başvuracak ve belirlenen gün ve saatte herhangi bir işlem veya ihtara gerek kalmaksızın çocuğu bulunduğu adreste, müdürlükte veya belirlenen başka bir yerde kendisine teslimini talep edebilecek. 


Plana uyulmaması durumda ise zorla yerine getirme işlemleri başlatılacak. Ayrıca teslim planına uymayan ebeveyne 6 aya kadar tazyik hapsi, velayetin karşı tarafa verilmesi veya çocuğa başka vasi atanması gibi yaptırımların da gündeme gelmesi olası olabilecek. 


Çoğu Yargıtay kararında da çocuğun sürekli icra ile gösterilmesi velayetin kötüye kullanılması anlamına geldiği ve çocuğun üstün menfaati kavramının zedelendiği görüşü savunulmaktadır. Velayet hakkı yalnızca çocuğun temsil edilmesi ile alakalı olmayıp, kamu düzeniyle de yakından ilgili olduğundan umuyoruz söz konusu aksaklıklar yeni kanun tasarısı ile giderilebilir.