Büşra EKİM

Ben Muğla'nın yaylalarını, sahillerini, her ilçesini ayrı ayrı çok sevdim... Muğla'nın kebabını sevdim... Höşmerimini sevdim... Çökeleğini sevdim... O meşhur bacalarını sevdim... Ama ben en çok Muğla'nın insanını sevdim. Bu sefer Muğla'nın, küçücük, şirin mi şirin, boz taşların ve dağların çevrelediği, bir başka güzel beldesine gittim. Masalsı bir rüyaydı... Mavi bir huzurun, ömürlük olacağına inandığım dostlukların, sabahlara dek süren sohbetlerin mekanı oldu benim için.

BOZBURUN

"İçim kıpır kıpır , deniz kıpırtısız..."
diye anlatır Bülent Ortaçgil şarkısında Bozburun'u... Bu şarkı dilimde, Bülent Bey'i, eşinin sahildeki iş yerinde görüp, sohbet edince tamam oldu her şey.
Sokakta hayvanların tok ve mutlu, denizin berrak olduğu Bozburun. Plakalar 48 olmaya başladığında; kendimi evimde hissetmeye başlarım. Muğla'nın hemen her ilçesini defalarca gördüm. Her köşesi ayrı bir güzellik. Ayrı bir değerdir. Marmaris'ten Orhaniye'ye, Kız Kumu'na ve oradan Selimiye'ye doğru geldikçe denizin maviliği bizi kendimizden aldı adeta. Selimiye'yi gezmeyi bir başka güne bırakıp kalacağımız yere, Bozburun'a doğru devam ettik. Marmaris - Bozburun arası minibüsle yaklaşık 1 saat 15 dakika. Bu yolculuk adeta "mini bir mavi-yeşil tur" oldu. Bozburun sahilinde biraz ilerleyip, kalacağımız yere vardığımızda Muğla insanının sıcaklığını bir kez daha hissettik.  Ve hemen denize bıraktık kendimizi... Teknelerin inci taneleri gibi süslediği deniz, tam karşımızda bir ada... Ve tarifsiz huzurda Bozburun.... Yerli halk genelde turizmcilik yapsa da balıkçılık çok yaygın burada. Küçük bir yer olmasına rağmen iki yüz civarında tekne varmış burada ve yine yerlilerinden öğrendiğime göre Bozburun halkının kökeni yörükmüş. Haliyle de hayvancılıkla uğraşmışlar uzun yıllar.

Mutluluğun yolu Osmangazi'den geçti Mutluluğun yolu Osmangazi'den geçti

Bozburun'un güzel insanları

SÜHEYLA ABLA

Otelimize yerleşmeden isimlerini, samimiyetlerini duymuştuk zaten Dinç Otel işletmecisi Süheyla abla ve kızları Dicle ile Selin'in... Muğla insanı, Anadolu sıcaklığını kalbinde taşır ve etrafıyla paylaşır. Anne/abla sevecenliği ile müşterisi değil, misafiri oluyorsunuz. Bir süre sonra da eviniz oluveriyor kaldığınız yer... Keçisi, koyunu olan, enfes kabak çiçeği dolması yapan, hakiki bir yörük kadını Süheyla abla... Denize nazır, tertemiz, güvenli ve huzur dolu bir tatil için içtenlikle tavsiye ediyorum.

MEHMET USTA VE RABİŞİMİZ

Bozburun'da kaldığımız süre boyunca, her gün en az bir öğün yemeği Mehmet Usta'da yedik. Olacak iş değil, ben yeme içme tanıtımı hiç yapmadım şimdiye kadar. Kültürel değeri olan yiyecekler dışında, hiç girmedim o topa ama bu kez iş değişti! İskender'in memleketi Bursalı biri olarak, en güzel döner için Bozburun'a gidin, bu mükemmel, hayat dolu çiftin önce muhabbet ve sevgisiyle gönlünüzü doyurun diyorum. Gece yarılarına kadar süren sohbetlerimiz, Rabişimin yöresel biber ve patlıcan dolması, kızları Gül'ün nohutlu Muğla Kebabı, bir hayat ustası Mehmet ustanın, akşamları yoğunlaşan, kendine has Muğla şivesi hayatımızı bir süreliğine gökkuşağına çevirdi. Ömürlük dostlukların temeli, bir döner ustasının hünerli elleri aracılığıyla gönüllerimize atılıvermişti! Döner bahane; Mehmet usta ve ailesinin dostlukları şahane!



Bozburun'da ne yenir?

KABAK ÇİÇEĞİ DOLMASI

Güleç yüzlü Süheyla ablamız bir sabah bir kucak dolusu kabak çiçeğini getirdi, masamıza koyuverdi.  Temizlemesini ve dolma yapmasını, deneyerek öğrendim kendisinden. Birkaç gün önce kızı Selin de bizlere kabak çiçeği dolması yapmıştı. Anne - kızın leziz dolmaları illa ki yenmeli diyorum. En güzel anımız ise, dönüş anımızda Süheyla ablanın bir poşet taze toplanmış kabak çiçeğini elimize tutuşturacak olması... Güzel insanlar!

MUĞLA KÖFTESİ

Sadece tuzla yoğrulan, sonradan üzerine kimyon atılan ve normal köftelere göre daha küçük olan leziz bir köfte; Muğla Köftesi. Yanında illa ki Rabia ablanın, bol nar ekşili salatası, onun yanında ise Muğla atomu... Yeşil biberi önce gölgede, sonra güneşte kurutuyorlar sonra üzerine yoğurt... Acı sevenler beri gelsin! Adres isteyenlere ise: Bozburun mahallesi, Cumhuriyet caddesi, 2/D. Ama benden bolca selam, birkaç köfte torpil garantisiyle...



ACIBADEM
Her zaman yediklerinizden çok daha farklı ve leziz gelecektir tadı size. Sonuçta bademin bol olduğu yerlerdesiniz. Okyanus Pastaneleri'nden acıbademinizi alıp, hemen karşı tarafına Bozburun Kahvecisi'ne geçiniz...

Bir  uçurtma hikayesi / Jon

Tekne turunda tanıştığımız Sevgili Başak ve annesi Güler ablayla, sahilde kahvelerimizi içerken, "Uçurtmacı Amca"dan bahsettiler. Sahilde uçurtma uçuruyormuş. Çocukluk anıları eşliğinde... Kendisini buldum... Amca dedim... "Amca yok, Jon diyeceksin" dedi... Uçurtma dedim... Derken; "Dur sana bir tane yapayım..." dedi. Ertesi sabah ise uçurtmamı verdi bana... Önceden yapıştırıcı bulamayıp kuru incirle yapıştırdığı, hayallerini kanatlarına taktığı uçurtmalarından bahsederek... Gelecek sefere birlikte uçurtma uçurtmak için sözleşerek!

Bozburun; boz taşların arasına sığdırılmış bir cennet... Sokakları adaçayı, kekik kokulu Bozburun... Yaşlı teyzelerden mis kokulu otlarınızı almadan dönmeyin! Begonvilli pencerelerin, muz salkımlı evlerin beldesi.
Hala keşkekli, aşureli köy düğünlerinin yapıldığı; çalgıcıların bir yıl önceden tutulduğu... Kışın mis gibi körmenli gözleme kokularının yayıldığı, bir rüya beldesi... Yolunuzu düşürün... Sonra bir Bozburun sevdası yer edecek gönlünüzde...

DENİZ AYNALANDI
Yolda olmak güzeldir diyorum ya hep! Peki ya gemide olmak ?
Yani denizde yolda olmak ...

GÜZEL KOYLAR
Şimdi sıra koylarda... Nasıl demeli? Denizin cam halini görmek için çıkmışız adeta yola.. Egeli köylüler eylül, ekim aylarında deniz için böyle der: "Deniz aynalandı."

CAM GİBİ DENİZ 

Uzaktan Syme'yi selamlamak

Bizim denizler Tanrısı Poseidon'un eşi Syme... Arkamda salınan adaya adını vermiş Halikarnas Balıkçısı misali, "Merhaba" dercesine mavilere... "Mavi Tur" kültürünü başlatan güzel adam Cevat Şakir'i selamlarcasına... Sevdiği insana bir kere "canım" demeyi az bulup... "Canım, canım, canım" dercesine denizlere...
Sırasıyla Zeytin Adası - Akvaryum Koy,  Değirmen Adası, Üçtaşlar, Çamçalık koylarında denizin en mükemmel zamanı ve eşsiz berraklığında yüzme molaları verip;  Söğüt Ada Boğazı'na geldik.
Ada boğazına yaklaşırken, kıyıda otlayan keçileri görünce, öyle özendim ki onlara! Tabiat harikası bir coğrafyada, üstelik berrak koyların kıyısında keçilerin yerinde olmak istedim doğrusu... Çok az da olsa hala hayvancılık yapılması güzel ancak sayılarının çok az olması üzücü.
Robinson II adını verdiği teknesiyle, bizlere harika bir deneyim yaşatan, iyi rehber Bayram Kaptan ve ailesine de bu vesileyle bir kez daha teşekkür ediyorum. Şimdiye kadar denizin en güzel halini, bu turda gördüm. 

Selimiye - Losta
Eski adıyla Losta... Bozburun'dan Selimiye yaklaşık 15 dakika sürüyor. Birkaç saatte Selimiye'yi dolaşmak mümkün.

ENGİNAR TATLISI
Gidip, enginar tatlısı yemeden geri dönmüşüm.. Ertesi gün tekrar gittim.. Yedim... Döndüm... (Enginar ve limonlu muhallebi, enginar sorbe edilerek dondurmaya servis ediliyor) Ben bayıldım!
Bu sefer de çilekli limonatayı unutmuşum ... Yakında limonatayı içmeye gideceğim...

LOSTA BAKLAVASI 
Keçi peynirli baklavası (Losta Tatlıcısı) ve keçi sütlü dondurması meşhur. Keçi peynirli baklava bana pek uymadı ancak dondurma, "dondurma budur" dedirten cinstendi.
Denizi güzel, kendi huzurlu Selimiye...  Sokaklarında dolaşırken kabak çiçeği temizleyen teyzelere rastlayabileceğiniz, sırtınızdan şehir yükünü atacağınız, masmavi bir durak... Durmayın uğrayın!