Geçtiğimiz hafta, hemen 2 saat uzaklıkta bulunan Eskişehir’in Avrupa’yi görünümünden ulaşılır fiyatlarından ve de güzelliklerinden söz etmiştim. Bu hafta için de Bursa’mızın tarihi Misi köyüne yer vereceğimi belirtmiştim… Sizi bilmem ancak ben Misi’den gördüğüm güzellikleri ve özellikleri anlatmak için hafta sonunun gelmesini iple çektim… Neden mi?

Sevinç ÇELEBİ

Günümüzde Gümüştepe adıyla Nilüfer İlçesi’ne bağlanan Misi Köyü, 200 yıllık tarihi geçmişe sahip. Ve bu güzel, tabiatla iç içe olunabilecek özellikleriyle de dikkat çeken tarihi köy, Bursa merkezine sadece 12 km mesafede bulunuyor.

Kesinlikle gezilmesi gereken, hatta fırsat buldukça gidilmesi gereken Misi Köyü, Orhaneli yolu üzerinde, etrafı ormanlarla kaplı dört tepenin çevrelediği, eğimli arazi üzerine kurulu bir yerleşim yeridir ve de herkesin rahatlıkla ulaşabileceği durumdadır.

Ayrıca, Misi Köyü günümüzde hep daha az rastlayabildiğimiz doğallığa sahip…  Öyle ki… bu özellik köye girer girmez herkes tarafından fark ediliyor. Tarih arayana tarihi dokuyu yaşama, huzur arayanlara dere kenarına kurulmuş çay bahçelerinde nefeslenme sunuyor…

Dolayısıyla Misi Köyü’nü ziyaret etmiş herkes gibi, söz konusu gezi olduğunda benimde ilk aklıma gelen Misi Köyü oluyor…

Ve izinli olduğum hafta, Eskişehir dönüşü (hazır fırsat bulmuşken) rotayı bir kez daha Misi Köyü’ne çevirdim…   

Ancak köye girer girmez yapılan çevre düzenlemesini ve restorasyonları görünce ne kadar uzun zamandır Misi’ye gitmemiş olduğumu fark ettim… Neredeyse 6 ayı aşkın süre Misi’ye gitmediğimi fark ettim! Sahi en son ne zaman gitmiştim? 18 Eylül kızımın doğum gününde! Koskocaman kayıp bir zaman…

Açıkçası geçen bu süreye üzüldüm.

Çünkü; Sanki cennetten bir parça olan ve şehrimizin içinde bulunan Misi Köyü’nde, az önce saydığım tüm özellikler mevcuttu ve bu köy Bursa’mızın köyüydü.

Her zamanki gibi ulaşımı kolay, mis kokulu Mis’i köyüne girer girmez rahatladığımı fark ettim. Antibiyotik gibi, derenin suyu, kuşların cıvıltısına kapıldım gittim. Derdi, tasayı, her şeyi bir anda geride, çoook geride bırakıverdim…

‘Bir kahve molası her daim iyi gelir insana’ hele ki bir de bu kahve su kenarında içiliyorsa ‘tadına doyum olmaz’ düşüncesiyle, hemen dere kenarında bulunan Misi Orkide Restoran-Kafe’ye girdim. Bir yandan oturacak yer bakıyor diğer yandan da etrafın güzelliklerini fotoğraf çekerek ölümsüzleştirmeye çalışıyordum ki...

Bu çabamı fark eden Misi Orkide Restoran-Kafe personelinden Raşit Bey, hemen duruma el koydu ve istediğim kareleri alabilmem için canla başla yardımcı oldu.

Akabinde Misi Orkide Restoran-Kafe’nin müdürü Nihat Bey kahve eşliğinde Misi’yi anlattı, daha doğrusu üç kelimeyle özetledi;

“Misi tarihtir,

Misi eskinin yenilenmesidir,

Misi yaşamdır…” diyen Nihat Bey’in gözlerinden zaten yaşam akıyordu…

Misafirperverliklerinden dolayı tüm Misi Orkide Restoran-Kafe personeline en içten teşekkürler…

VE NİLBEL TESİSLERİ…  

Misi Köyü’nün büyüsüne kapılarak geçen bir saat sonunda, temiz havanın da etkisiyle acıktığımı fark edince, yemeğimi daha önce de ailecek tercih ettiğimiz Nilüfer Belediyesi’nin Nilbel Tesisleri’nde, Misi Kamp Karavan Restoran&Kafe’de yemeye karar verdim.

Bu tesise ilk gittiğim günü hiç unutmam… “Henüz gitmeden önce namını duymuş ancak duyduğumdan ve umduğumdan çok daha fazlasıyla karşılaşmıştım. Görüntüde küçük bir alan gibi görünen Nilbel Tesisleri en az Misi Köyü kadar güzeldi çünkü.

Bu şirin restoranının önünden geçen derenin suyundan tutun da, kurbağa sesiyle karışan kuş cıvıltılarının oluşturduğu ahenk, yemyeşil çimenlerde koşturan çocuk sesleri ve gülüşleri ancak yaşanarak kavranabilecek bir güzelliğe sahip…

Sanki günlerdir özleminizi çekmişçesine, güler yüzleriyle ve rahat etmeniz için ellerinden gelenin fazlasını yapmaya çalışan, sizi evinizdeki kadar rahat hissettirmeye çalışan ve hissettiren bir personelin sizi karşılaması da apayrı bir özellik ve güzellikti tabi.”

Ancak bu kez gittiğimde gözüme çarpan bir iki ayrıntı sonucu öğrendim ki Nilbel Tesisleri Nilüfer Belediyesi’nden çıkmış ve de özel sektöre verilmiş… 

Her şey aynı gibi görünse de, aynı zamanda hiçbir şey aynı değildi…

Keşke tesisler Nilüfer Belediyesi’nde kalsaydı…

Çünkü; her iş zordur ancak en zor mesleklerden biri de turizmciliktir. İnsanoğlunu memnun etmek kadar zor bir durum da hemen hemen yoktur. Dolayısıyla bu iş her yiğidin harcı değildir

Yine de herkese, ister hafta içi, ister hafta sonu fark etmez, öncelikle Misi Köyü’ne gitmelerini, sonra da her şeye rağmen Nilbel Tesisleri’nde en azından bir çay içip öyle şehre geri dönmelerini şiddetle tavsiye ederim.

Mutlu hafta sonları…