Bu defaki kahramanlarımız başkaydı. Kahramanlarımızı Kültür Park’a girişte gördük. Genç kızın uzun siyah saçlarını kapayan pembe bir başörtüsü vardı. Telaşlı adımlarla bilet gişesinin önüne geldi. Çantasından çıkardığı bir yirmi beşliği vazifeli memura uzattı. Vazifeli memur da ona sarı yirmi beşliğin karşılığında bir sarı bilet verdi. Genç kız arkasına bakmadan Kültür Park’ın çakıllı ara değil, asfalt ana yollarında ilerlemeye başladı.

Genç kız ilerlemeye devam ededursun, Kültür Park’a giriş yerinde bir genç adam belirdi. O da çıkardı yirmi beşliği cebinden. Gişedeki vazifelinin bileti uzatmasını beklemeden girmek istedi içeriye. Gişedeki memur güç yetiştirdi genç adama bileti. Asfalt yollarda genç adamın sivri burunlu ayakkabılarının ökçelerinden çıkan sesler duyuldu. Sonra sivri burunlu ayakkabıların sahibi genç adamı, O’ndan bir veya iki dakika önce parka giren pembe başörtülü genç kızın yanında görüyoruz.

Ama onların beraberliklerinde ilk önce eller birleşmiyor. Doğrudan doğruya kol kola giriyorlar. Ve bunu, genç kızın siyah uzun saçlarını örten pembe başörtüsünü alması, yeşil ve ince bir kumaştan yapılmış kısa kolla mantosunu çıkarması takip ediyor. Genç kız başörtüsünü, çıkardığı mantosunun kolunun içine koyuyor. Sonra kolundan çıkıyor adamın ve boşta kalan eliyle uzun siyah saçlarını parmakları ile tarıyor. İkisinin de uzun müddettir bir beraberlikleri olmadığı kanısına kapılıyoruz. Zira ikisinin de anlatacakları çoktu her halde ki, hiç durmadan konuşuyorlardı. Asfalt ana yolların bitimindeki çakıllı yollara kol kola girdiler yeşil mantolu genç kızla, sivri burun ayakkabılı genç adam. Konuşuyorlar, gülüyorlar ve onların bu konuşmalarına, yüksek sesle gülmelerine, ağaçlardaki kuşlar da cıvıldaşarak iştirak ediyorlardı.

Park bekçisi yeşil çimenleri sulamaya devam ediyordu. Kalın siyah hortumdan dökülen su, yemyeşil çimenlere hayat veriyordu. Sivri burun ayakkabısı olan genç adam gitti hortumun yanına. Müsaade istedi ve hortumdan dökülen suyu kana kana içti. Kolunda yeşil mantosu olan genç kız da iştirak etti bu mizansene. Sonra genç kız genç adamın yaka cebinden aldığı beyaz ipek mendili, kirletmekten korkarcasına önce dudaklarına götürdü. Usulca sildi dudaklarını. Sonra terleyen alnını sildi beyaz mendile ve yine gülerek uzattı mendili sahibine. Sonra genç adam aldı beyaz ipekli mendili ve O da sildi dudaklarında toplanan su damlacıklarını.

Tekrar kol kola giren çifti, bu defa Kültür Park’ın ağaçlarla kaplı bir bölgesinde görüyoruz. Önce erkek oturmak istiyor ağaç gölgesinin altındaki banka. Sonra beyaz pantolonu kirlenecek düşüncesiyle oturmak istemiyor. Ama çaresi bulunuyor bunun da. Genç kız koluna astığı mantosunu seriveriyor tozlu bankın üzerine. İkisi de oturuyorlar mantonun buruşacağı, kirleneceği düşüncesinden uzak.

Hoparlörden çiçeklerin koparılmaması, çimenlere basılmaması için kalın kalın anonslar devam ediyor, kuşlar cıvıldıyor, güneşin gölgesi ayaklarımızın altında uzanıp çok uzaklara doğru büyüyor ve dünya dönüyor, dönüyor.

Daktilo şakırtılarından, şehrin gürültüsünden bir an kurtulup gittiğimiz Kültür Park’ta aşkın başka olduğunu görünce, yine mesleğimiz ağır bastı. Önce gazetemiz foto muhabiri Çotak deklânşöre bastı bu iki çift için. Sonra da ben notlar aldım. Güneş iyice batmıştı. Önce okul önlüklü genç kızla, uzun favorili genç adamın beraberce parktan çıktıklarını gördük. Sonra merak bu ya, gittik onların oturdukları banka. Yerde defterden koparılmış bazı ders notları vardı. Bankın üzerinde uzun favorili gencin çakı ile oyduğu şu üç mısra (bizi okuyun) gibilerden sırıtıyordu.

(Adını masal koyacağım senin

Ne zaman yollarını gözlesem:

Bir varsın, bir yoksun.)

Bu üç mısraı da not aldıktan sonra, parkın çıkış kapısına doğru ilerledik. Bu defa, yeşil mantolu genç kızla sivri burun ayakkabısı olan genç adamı gördük.

Bir ağacın altında yine. Gülerek birbirlerine veda ettiler. Sonra genç adam, genç kızın mantosunu giymesine yardım etti. Genç kız, mantosunu giydikten sonra pembe başörtüsünü yine sıkıca bağladı başına. Hızlı adımlarla yürüdü. İlk önce o çıktı parktan. Sonra bir sigara yaktı genç adam. Bir derin nefes aldı sigarasından ve ağır ağır yürüdü, telaşlı adımlarla birkaç saat önce girdiği parkın kapısından çıktı, elleri cebinde, oyuncağını yitirmiş çocuklar gibi başı önde.