Sadağı Kanyonu için sayfalarca yazı yazdım. Yaklaşık dört yıl önce gazeteci arkadaşlarım Ali Eşref Uzundere ve Vicdan Kayır ile birlikte başlangıç noktasından kanyon sonuna kadar bazen kenardan bazen belimize kadar suyun içinden yürüyüş yaptık ve öyküsünü yazdık. Geçiş köprüleri taşkınlarda kırılmış ve ulaşım imkânsız gibiydi. O günümüzü bir öykü olarak dergimizde yayınladık. Başkan İrfan Tatlıoğlu Sadağı Kanyonu ile ilgili çalışmalarımı ve desteğimi her zaman takdir ederek şükranlarını ifade etti. Biz de memleketimize hizmet faslından emeğimiz oldu ise katkımız dağ bölgesine helâldir dedik.

Çarşamba sabahı Bursa’da Sadağı Kanyonu tanıtımı yapılacak haberini aldım. Aldım ama inanmadım. Çünkü aranması gereken ilk üç isimden biri olduğumu biliyordum.

Turizm ve tanıtım işi ciddi iştir. Acemilere ve ormancılarla bırakılamaz. Bırakılırsa Bursa’da etkinlik yaparsın ama 12 günlük gazeteden bir köşe yazarı bile davet etmeyi beceremezler.

 

Diyet ödeyenler bedel ödemelidir!

Başta Yargı, TSK ve Emniyet olmak üzere bütün kamu kurumlarında yuvalanmış FETÖ yandaş temizliği sürerken bu kadroları atayan FETÖ’ye zemin hazırlayan irade olan Hükümet ve Parti’ye FETÖ sızıntısı olmaması(!) size garip gelmiyor mu? Bu işin siyasi ayağı da var diyenlerin feryatları su altında atılan çığlık gibi duyulmuyor.

Ak Parti kendi evinde sifonu çekmediği takdirde diyet kültürü devam edecektir.

Belediyeler iç temizliğini asla yap(a)mayacaklardır. Sanki kadroları da yerel seçimlerde seçilmiş gibi değişmeden duran BŞB’nin Bursa’ya hizmet fakiri durumuna düşmediğini söyleyecek bir Allah’ın kulu var mıdır?.

BTSO onu örnek alıp kendini check etmeden hatta 15 Temmuz hiç olmamış gibi yaşamını devam ettirecektir. Burkay’dan ben diyet ödemeden bu makama geldim diyen bir ses duymak istiyorum.

Ama onların aileleri var diyecek dostlarıma şunu öneriyorum. Aklınıza kızları okumayan ülkeler kalkınamaz diyen Türkan Saylan’a yapılanları hatırlayın. Çakma delillerle onurları kırılan, aileleri parçalanan zindanlarda ömür çürüten, bazıları hastalanıp ölen, bazıları dayanamayıp yaşamına son veren binlerce genç, yaşlı, yetişmiş eğitimli insanı gözünüzün önüne getirin.

Herkes temizlenmelidir. Önce kendisini, sonra evinin içini ve ardından kapısının önünü temizlemelidir.

Bunun işaret fişeğini “Ben dâhil hiç kimse 15 Temmuz öncesi gibi davranamaz” diyen Cumhurbaşkanı yakmıştır.