Allah Teâla, yarattığı her insana bir ömür takdir etmiştir. Akıl nimetiyle donattığı insanı, erginlik çağından itibaren ölünceye kadar tüm yaptıklarından ve yapması gerektiği halde ihmalkârlık edip yapamadıklarından sorumlu tutmuştur.

          Bununla birlikte insanı yalnız bırakmamış, onun aklına rehberlik etmek üzere peygamberler ve kitaplar göndermiştir. İşte bu noktada insana düşen görev, hayatı ve yapıp ettiklerini düşünmek ve değerlendirmektir.

         Dünya fani, ömür kısadır. Ebedi olan ise ahiret hayatıdır. Dünyada yapılan her iyilik ve kötülüğün karşılıksız kalmayacağını, bir gün hesaba çekileceğimizi biliyor ve inanıyoruz. Ama dünya hayatımızın muhasebesini en ince noktasına kadar titizlikle yaparken, acaba manevi hayatımızın muhasebesinde aynı hassasiyeti gösterebili

          Hz. Ömer’in her akşam: “Bu gün Allâh için ne yapabildim” diyerek kendisini hesaba çektiği gibi biz de kendimizi hesaba çekebiliyor muyuz?

           Hayatı bütün yönleriyle tartarak, ahireti kaybettirecek bir bedel ödemekten kurtulmanın yolu, nefis muhasebesidir. Yarının hesabını bugünden yapmak, imtihana girecek öğrencinin ders çalışmasından farklı değildir. İmtihan edilmek üzere yaratılan insan da, ahiret hayatında kendisine sorulacak soruları başarıyla cevaplandırabilmek için hesabını burada yapmalıdır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz: “Akıllı kimse, kendini sorguya çeken ve ölümden sonrası için çalışandır.”(Tirmizi,kıyamet,26)buyuruyor.

           Öyleyse, yeni bir yıla başlayacağımız şu günlerde, geçtiğimiz yılın muhasebesini yaparak, hata ve günahlarımızdan dönme gayreti içerisinde olalım. Gelecek yılda da, ülkemizin huzuru, aile fertlerimizle birlikte sağlık ve mutluluk dolu bir yıl geçirmek için, Cenab-ı Hakka niyazda bulunalım. Peygamberimiz (s.a.s.)’in, “Kıyamet günü kişi tüm yaptıklarından sorgulanıp hesaba çekilmedikçe, mahşer yerinden ayrılamayacaktır(Tirmizi,Kıyamet,1) sözünü ilke edinerek, hayatımıza çeki düzen verelim.

Geride bıraktığımız zamanın bir muhasebesini barındırması gereken saatler ne acıdır ki her yıl bir takım yanlışlarla israf edilmektedir. Dinî ve ahlâkî değerler unutularak ya da dikkate alınmayarak gayr-i meşru tutum ve davranışlarla, eğlence aldatmasıyla nefesler, hayatlar, yarınlar hiçe sayılarak heba edilmektedir. Bu ne acı bir tablodur. Dünyanın farklı coğrafyalarında nice zulümlere maruz kalan insanların feryatlarını, gözyaşlarını dikkate almadan dünyayı bir eğlence gezegeninden ibaret görmek ne kadar hazin, ne kadar insanî ve vicdanîdir?

            Pazar günü 2017 yılını geride bırakacağız. 2018 yılında; kavga yerine barışın, çatışma yerine uzlaşmanın, hiddet yerine sağduyunun, yoksulluk yerine zenginliğin, ayrılık yerine kucaklaşmanın ve bütünleşmenin egemen olması en öncelikli dileğim ve beklentimdir.  İnancım odur ki Müslüman Türk Milleti birliğine yönelik olarak kurulan tuzakları yine kendi irade ve kuvvetiyle bozacak ve faillere hak ettiği dersi mutlaka verecektir.

 Bu duygu ve düşüncelerle 2018 yılında, öfkelerin hepimizden uzak durmasını, ihtilafların son bulmasını temenni ediyorum. Doğudan batıya, kuzeyden güneye bütün İslam alemine Cenab-ı Allah’tan sağlıklı, huzurlu ve mutluluk içinde geçirecek bir yıl diliyorum. Allah şehitlerimize rahmet, ordumuzu her yerde muzaffer etsin.