Bursa Eğitim Enstitüsünden okul arkadaşım Faruk Yücer, “Adanmışlar” adlı eserinde diyor ki, “Mesleğimin gereklerini hayat felsefem olarak kabullendim. Sevdim, sevildim. Sürüldüm, vuruldum. Ama bu mücadeleden vazgeçmedim. ” Adanmışlık duygusu imkansızı mümkün kılma azmidir” Buna inandım, doğru bildiğim yolda yürüdüm.

Bir kuşağın serüvenini gözler önüne sermiş Faruk Yücer kardeşim.  Adanmışların hikayesini yazmış.

O adanmışları da adanmışlar yetiştirmişti.

Öyle bir aşk, öyle bir sevda aşıladılar ki, anlattıkları derslerde elimizde yalınkılıç savaşır bulurduk kendimizi.

Sultan Alparslan’la Malazgirt’te Anadolu kapılarını açmak için vuruşur,

Kılıçaslanlarla Anadolu’yu savunur,

Niğbolu’da Yıldırım Beyazıt’ın yanında durur,

Fatih’le birlikte İstanbul’un yıkık surlarından içeri uçarcasına gider,

Mohaç’ta Sultan Süleyman’ın zaferine şahitlik ederdik.

Her şeyden önce bizi yetiştiren cennetmekan Hocalarımızın her biri adanmıştı.

*****

Bir ülküye adadılar hayatlarını, ona sevdalandılar. Adına Türkiye dediler. Türklük ülküsü dediler. Vatan dediler. Bayrak dediler. Ve o ülkünün ardından yürüdüler gittiler.

Kendilerini bu ülküye adadılar.

Türkiye coğrafyasının en ücra yeri neresiyse, gittiler o ücra yerleri ışıttılar, ayağa kaldırdılar, yol gösterdiler, yol açtılar, çığır açtılar.

Korkmadılar, yılmadılar, ürkmediler.

Sadece Türkiye’yi çok ama çok sevdiler.

Bu sevda dün neyse, bugün ak saçlılar olarak, yaşları yetmişlerin üzerinde olarak istisnasız her birinde var.

Onlar, Faruk Yücer kardeşimin dediği gibi adanmışlar.

Ayyıldızlı bayrağın dalgalandığı neresi olursa olsun, neresi çıkarsa çıksın giderim diyen bir ruhtu o ruh.

Bunların ocakları çerden-çöpten, eften-püften, tutuşmaz. Tutuşsa da yanmaz. Yansa da üç gün sürmez diyorlardı.

Yaktılar ocaklarını, şimşek gibi çaktı kıvılcımlar, tüttü ocaklar, ısıttı herkesin içini, ışıttı yüzleri, aydınlattı bir uçtan bir uca tüm Türkiye’yi…

*****

Bursa kadim şehir. Osmanlı’nın Başşehri. Vefa şehri, vefalı şehir. Biz Bursa Eğitim Enstitülülere bağrını ve kollarını açan şehir. Bu şehirde bir araya geldi o kuşak. Dost oldular, arkadaş oldular, kardeş oldular, haldaş oldular, sırdaş oldular. Ve sonra dağıldılar yurt sathına…

Kitabın yazarı Faruk Yücer kardeşim, ilk sürgününü daha öğrenciyken yaşamıştı.

Bizim kuşak, Faruk Yücer kardeşimin “Adanmışlar” eserinde altını çize-çize anlattığı gibi olaysız günü geçmeyen bir kuşaktı. Tehditler, saldırılar, oturdukları evlerin kurşunlanması, cam çerçevesinin aşağıya indirilmesi, vurulmaları, hedef gösterilmeleri, sürgün edilmeleri, en ücra ve belalı yerlere ölsün diye tayin edilmeleri, soruşturma, ceza ne ararsanız vardı.

Yağmur misali üzerimize yağdı….

Sırılsıklam olduk kalktık doğrulduk.

Buz tuttuk, dondu dediler, iflah olmaz artık bunlar dediler.

Rabbimiz tuttu elimizden, ölmedik sağız, buradayız dedik.

Ey vatan gözyaşların dinsin yetiştik çünkü biz dedik!

*****

Biz bu şehri, bu yeşil Bursa’yı neden mi unutamadık?

Nasıl unutalım ki….

Vefası da güzel, cefası da güzeldi bu şehrin…

Biz Bursa’yı, Yahya Kemal’in İstanbul’u sevdiği gibi sevdik.

Her nereye gitsek, gittiğimiz şehirlerin Bursa’ya dönüşünü sevdik hep!

Sadece bir semtini sevmek, bir ömre bedel dedik, Yahya Kemal gibi…

Ayrıldık aklımız kaldı.

Andık, derinlere daldık gittik.

Bir araya geldik!

Sarıldık hasretle…

Hüzünlendik!

Gözlerimiz doldu.

Sonra çekildik bir köşeye, ağladık, ağladık…

Seni sevdirene kurban olayım Bursa.

*****

Okul arkadaşlarımızdan Nevzat Karaköse okulumuz için Mektebi Şahane demişti. Mektebi Şahanenin bir araya getirdiği bizler öyle dolu-dolu bir üç yıl geçirdik ki bu şehirde, mezara kadar sürecek bir kardeşlik kazandık.

Bu kardeşliğin öz kardeşlikten zerrece farkı yok.

Kim nerede olursa olsun, nerede durursa dursun kardeşimizdir bizim. Yetmişli yılların başından bu yana yarım asrı bulan ve aşan bir kardeşlik bizimkisi.

Hakkın rahmetine kavuşan, geri dönülmeyen yollara gözyaşlarıyla ve dualarla uğurladığımız okul arkadaşlarımızdan almış olduğumuz hüzün dolu, acı dolu haberler yaşlı kalplerimizi derinden yaralıyor.

Ancak Hak emrine başımız eğik.

Bizleri yetiştiren Hocalarımız da Hakkın rahmetine kavuştular

Kardeşlerimizin ve Hocalarımızın ruhları şad, mekanları cennet olsun inşallah.

*****

Adanmışlar bir kuşağın hüzünlü, duygu yüklü, ancak hiç bitmeyen mücadele azminin ve Türkiye sevdasının hikayesi. Her satırı yaşanmış, birebir yansıtılmış, şahitli-ispatlı delilleriyle ortaya konmuş bir hayat hikayesi.

Okul arkadaşım Faruk Yücer’in akıcı kaleminden bir solukta okunan bir eser “Adanmışlar”.

Bursa adanmışların şehri, Osman Gazi’den Orhan Gazi’den bu yana adanmış bir şehir. Bizleri bu şehre aşık eden, dönüp geri getiren hep o hoş ve güzel duygular.

Ah Faruk Yücer kardeşim ah! “Adanmışlar” hepimizi o günlere alıp götürüyor. Kalemine ve yüreğine sağlık. Ömrün uzun, kalemin ömrünce yazsın dursun inşallah.