Ey Yusuf! Ey iffetlilerin efendisi, en güzel sabrın Yüce tecellisi! Yusuf yüzlülerin nur yüzlü Yusuf’u! Kalbinin güzelliğinin yüzüne yansımasıyla başlamıştı sabır yolculuğun. Rüyanı anlatmıştın babana da gözlerinin feri gitmişti Yakup'un. Hep titremişti üstüne kaderine teslim edene kadar. Daha sabiydin ki, hakkında konuşuluyor, geleceğinle ilgili planlar yapılıyordu. Yakup ağlıyordu, seni kardeşlerin kıskanıyordu. Kuyu hazırlığını yapmış sana kuş tüyü bir sabır döşeği hazırlıyordu. Kervan sırf kuyuya uğramak için hazırlanıyordu. Babanın içine bir sıkıntı oturuyor ve sözleri düğümleniyordu...
Emaneti kıskananlar almıştı ve kardeşlerin getirdi güya kanlı gömleğini. Bu senin gömleğinin arkadan yırtılmasının ilk incisiydi, ikinciye hazırlanırken Züleyha!..
..Ve kanlı haber gelmişti babana. Ağlamaktan kör olacak gözleri son kez dokundu sen kokan gömleğine. Kervan ses verdi sesine. Bedava servetti, buldukları. Hem de en tazesinden, en paha biçilmezinden, en sultanlara layığından... Ey Yusuf! Sen kardeşlerinin kıskançlığı yüzünden Mısır Azizi'nin evinde bir köle çocuktun artık. Yuva faslı ve kuyu bölümü imtihanın, sabrın en güzeliydi. Lakin ne hayatında imtihan biter, ne Yusuf'ta sabır. Onun içindir ki hep açıktır Yusuf yüzlülerin kuyusu. Ne Mısır'da zindan biter ne zindan da Yusuf!
Ey delikanlı Yusuf! Şehrin en yakışıklısı ey! Hasretinle büyüdün, imanınla serpildin, iffetinle destan oldun. Parmak doğradılar da güzelliği kendinden bilmedin. Sen hep en Yüce sahibe yöneldin. Sen Rabbine yöneldikçe, daha fazla dikkat çekti iffetli duruşun. Sana ne gam, şeytan kaçmıştı bir kere azizin hanımının şehvetine! Gönlünü öylesine kaptırdı ki sana, onunki kara sevdaydı, Rabb bize bildirdi, biz de biliyoruz Yusuf'um! Aslında o, senin köle olmandan istifade ederek, ne isterse sana yaptırabileceğini düşünüyordu.
Evde yalnızdılar o gün ve plan gerçekleşecekti. Yusuf'un beyaz gömleği ikinci kez arkasından yırtılacaktı. Yusuf bütün bunlardan habersiz... Züleyha nefsine itaatinin ilk davetini yapıyor ve red cevabı alıyordu. Züleyha çıldırıyor ve harekete geçiyordu. Yusuf kapıya doğru koşuyordu. Ve bağırıyordu bütün yeryüzüne, nefsine uyanlara, çalıp çalıp duranlara, sabilere kıyanlara, haksız lokma yiyenlere, adaleti kuyuya atanlara, yuvalar yıkanlara, bombalar atanlara, gönüller kıranlara iffetin timsali Yusuf: "Ben Allah'tan korkarım!"
Ömrünün en delikanlı çağında statü sahibi oldukça güzel bir kadının teklifine 'Ben Allah'tan korkarım' diyen adam(Yusuf, 21-34). Ey Yakup'un gözaydınlığı! Bitmedi sabır imtihanın ve iffetinle düştün zindanlara. Uğruna emirlerinden taviz vermediğin Rabb'in seni hiç yalnız bırakmadı. Zindanda da bırakmadı. Seni Mısır hazinelerine sultan yapmak için eğitiminin sonuncusuna aldı. Kardeşlerini sana gönderecek tahıl ambarlarını kurutarak. Baban gömleğine sinmiş kokunu alınca, hasretinden dünyanın nimetlerine kapanan gözleri açılacak. Yakup seni görecek ey Sultan! Sabır değil, sabırların en güzelini beklediği için bitirmiyor imtihanını Rabbin. Çocukluğunda başladı bu yolculuğun azıcık daha sıksaydın dişini. Neden haber gönderip de senden bahsettiriyorsun krala? Sana sahip olduğun ilmini öğreten bilmiyor muydu yeteneklerini?
Ey Yusuf! Biz böyle kolay konuşuruz işte. Gelip de sana sormayız. Açıp da bakmayız Nazm-ı Celil'in senden bahseden yaprağına. Biz böyleyiz işte, bu halimizle komşu olmak isteriz peygamberlere. Ne cenneti kaptırırız kimseye ne cehenneme atarız düşüncelerimizi. Biz hep kolay görürüz, yuvasız kalmayı, kuyuya atılmayı. Bize düşene bir tekme vurmayı hangi ara öğrettiler bilmiyorum. Bu dünyada çocuklar açlıktan ölür, biz sofra beğenmeyiz. Haneler bombalanır biz tutar bayram ederiz. Kendi canımız, yavrularımız yetim kalır şehit olur en onurlu yanımızda… Biz vatan için sadaka dahi veremeyiz...
Bizi biz yapan değerleri yeniden ver bize Rabbimiz! Geleceğimiz yavrularımızı, gençlerimizi iffetli eylesin. Yusuf yüzlüler dolsun hanelerimize. Mahallelerimiz onların sesiyle buluşsun yeniden muhabbetle. Yusuf yüreklerimize dokunsun!
 

Cuma hutbesi 

BEDEN MAHREMİYETİ VE TESETTÜR
Muhterem Müslümanlar!
Ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey Âdemoğulları! Size mahrem yerlerinizi örtecek giysi, süsleneceğiniz elbise yarattık. Takvâ elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın âyetlerindendir. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar.”1
Okuduğum hadis-i şerifte ise Resûl-i Ekrem (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Allah halîmdir, hayâ sahibidir, kusurları örtendir. Hayâyı ve örtünmeyi sever…”2
Muhterem Müslümanlar!
Bedenimiz, ruhumuz gibi Rabbimizin bizlere lütfettiği büyük bir nimet, aynı zamanda bir emanettir. İnanan her erkek ve kadın, bu emanete sahip çıkmakla mükelleftir. Nitekim sahip olduğumuz her nimet gibi bedenimizin de üzerimizde hakkı vardır. Nimetin kıymetini bilen her mümin, bedenini salih ameller işleme ve iyiliğe yardım etme yolunda kullanmalıdır. Zira gün gelecek, bedensel gücümüzü, güzelliğimizi ve yeteneklerimizi hangi amaçla kullandığımızın hesabı sorulacaktır.
Aziz Müminler!
Bedenimiz ile ilgili sorumluluklarımızın başında onu örtmek, kem gözlerden ve kem sözlerden muhafaza etmek gelir. Bedenin örtülmesi, her şeyden önce dinî bir yükümlülüktür. Aynı zamanda fıtrî ve ahlâkî bir davranıştır.
Örtünmek, başkalarından ziyade, insanın kendisi için yaptığı bir iyiliktir. İnsanın kendisine olan saygısının ve özeline sahip çıkmasının bir göstergesidir. Mahrem yerleri örtmek, vücuda olan itinanın ve hayâ duygusunun bir yansımasıdır. Sadece insana has olan hayâ duygusunun kaynağı ise, Peygamberimizin ifadesiyle imandır. Doğduğunda bir örtüye sarılıp annesine emanet edilen insanoğlu, öldükten sonra da bir örtü altında yıkanır ve yine bir örtüyle kefenlenerek toprağa verilir.
Kıymetli Müslümanlar!
Mümin, kendi bedenine duyduğu saygıyı, bir başkasına da göstermek zorundadır. Vücudunu izinsiz ve haksız bakışlara karşı örttüğü gibi, bir başkasının mahremiyetine de hürmet göstermelidir. Bakışlarıyla
hiç kimseyi rahatsız etmemeli, sınırlarını bilmelidir. Halk arasında yaygın olarak kullanılan “Güzele bakmak sevaptır!” sözünün yüce dinimiz İslam’da karşılığı yoktur. Zira güzel ya da çirkin fark etmeksizin her insanın mahremiyet hakkı vardır. Yüce Rabbimiz, bu hususta müminleri şöyle uyarır:
 “Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar.”3
 “Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet yerlerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerine kadar salsınlar.”4
Ayet-i kerimelerin apaçık beyanıyla, Cenâb-ı Hak, erkek ve kadın bütün müminlerden edeb ve mahremiyet konusunda hassasiyet bekler. Gözlerimizi haramdan çevirmenin ve tesettüre riayet etmenin hepimiz için bir vecibe olduğunu ifade buyurur. Özellikle erkekler için beden sağlığını da tehdit eden dar giysiler, mahremiyetin korunmasını sağlamadığı için tesettür bilincine uymaz. Tesettür bilinci ise bedeni örtmek kadar, kalbi ve aklı da her türlü kötülüğe, fuhşiyata ve harama karşı kapatmak, örtmek ve korumaktır.
Değerli Müminler!
İffet, kadına, erkeğe, gence, yaşlıya kısacası her insana yakışan üstün bir meziyettir. Irz ve namus dokunulmazlığı, insanların ortak değeridir. Bu değere riayet etmek kadını ne kadar saygın kılıyorsa, erkeği de o derece saygın kılar. Zira kadınıyla erkeğiyle her insan mükerremdir.
Muhterem Müminler!
Mahremiyete özen göstermek, takvanın yani Allah’a karşı saygılı ve sorumluluk sahibi bir duruşun gereğidir. Öyleyse bedenimizi bize lütfeden Rabbimiz ile aramızdaki bağı zayıflatmayalım. O’nun sevdiği ve razı olduğu bir ömür yaşayalım. Bedenimizin kıymetli ve dokunulmaz, ruhumuzun şerefli ve saygın olduğunu bilelim. Ailemize ve bilhassa çocukluk çağından itibaren yavrularımıza mahremiyet bilinciyle özgüven aşılayalım. Erdemli bir toplum olmanın, ahlaki, manevi ve kültürel değerlerimize sahip çıkmaktan geçtiğini unutmayalım.
1 A’râf, 7/26.
2 Nesâî, Gusül, 7.
3 Nûr, 24/30.
4 Nûr, 24/31.
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

BİR SORU BİR CEVAP

Bakan Işıkhan, yeni asgari ücreti açıkladı Bakan Işıkhan, yeni asgari ücreti açıkladı

Çocuklara Allah’ın isimleri verilebilir mi?

Bir anne-babanın çocuğuna karşı görevlerinden birisi de ona güzel isim vermektir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.), bir hadisinde insanların kıyamet günü isimleri ile çağrılacağını belirterek “Çocuklarınıza güzel isim koyunuz.” (Ebû Davud, Edeb, 69) buyurmuştur.
Çocuklara Allah’ın isimlerini vermeye gelince, hemen belirtmek gerekir ki Allah’a has isimler aynı lafızla çocuklara verilmemelidir. Şayet çocuklara Allah’ı hatırlatacak isimler verilecekse başına “kul” anlamına gelen “abd” kelimesi eklenerek “Abdullah” (Allah’ın kulu), “Abdurrahman”(Rahman’ın kulu), “Abdurrahim”(Rahim’in kulu), “Abdülkâdir”(Kâdir’in kulu) gibi isimler verilmelidir.
Allah Teala’nın “esma-i hüsna”sından “Kerim, Latif, Rauf…” gibi isimler ise Allah’ın dışında kulların da vasıflandığı müşterek isimler olduğundan Allah’a has olmayan bu isimler çocuklara ad olarak verilebilir. (İbnÂbidîn, Reddü’l-muhtâr, IX, 598)

 

Günün Ayeti

Geceyle gündüzün birbiri ardınca gelişinde, Allah’ın gökten rızık (sebebi olarak yağmur) indirip, onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesinde, rüzgarları evirip çevirmesinde aklını kullanan bir toplum için deliller vardır.
(Câsiye, 45/5)

Günün Hadisi

Allahın adıyla Onun adıyla (hareket edildiğinde) yerde ve gökte hiçbir şeyin zararı dokunmaz. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
(Al-Tirmidhi, "De'avât",13 )

Günün Duası

Allah’ım! Gizli olarak işlediğim günahlarımı, açıktan işlediğim günahlarımı, hatâen işlediğim ve bilerek yaptığım günahlarımı, bildiğim ve bilmediğim bütün günahlarımı bağışla.
(Hâkim, "De’avât", No: 1880; İbnEbîŞeybe, "Dua", 15,No: 29228)