19 Mayıs 1989 yılında Bulgaristan'da totaliter rejimin asimilasyon politikalarına karşı Cebel'de başlayan ayaklanmadan sonra Jivkov'un emriyle bu ayaklanmaya önderlik edenlerin sınır dışı edilmesiyle zorunlu göç başlatılmıştı.
Bu yıl, zorunlu göçün 30. yılında, o dönemde yaşananlar değişik etkinliklerle anılmakta.
Bu etkinliklerden biri dün Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Üst düzey siyasetçi ve bürokratından, akademisyeninden kanaat önderlerine, camiamızın temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen etkinlikte o günlerde yaşananlar tekrar anıldı.
Ancak yapılan etkinlikler bir konuyu tekrar gündeme getirmiş oldu. Atalarımızın Balkanlara ilk ayak bastıklarından bu yana oralardaki varlığımız yok edilmek için gayret sarf ediliyor.
Günümüzde de bu gayretler aynen devam etmekte. Bunun için değişik enstrümanlar kullanılmakta. Asimilasyon bu enstrümanlardan biri.
Seksenli yıllarda soydaş nüfusumuzu asimile etmek için totaliter rejim bunu kullanmaya çalıştı. Ancak günümüzde bunun artık mümkün olmaması nedeniyle farklı yollar denenmekte.
Bu defa ekonomik ve sosyal enstrümanlar kullanılarak nüfusumuz yok edilmeye çalışılıyor. Soydaşımızın yaşadığı bölgelere yatırım ve istihdam yaratacak, oraların kalkınmasına sebep olacak projelere özellikle izin verilmiyor.
Amaç buralarda ikamet eden soydaşımızı geçim sıkıntısı içine sokarak oralardan göç etmeye zorlamak.
Yüzyıllardan beri belli güç odaklarının hedefi Balkanlardan bizim Türk ve Müslüman nüfusumuzu yok etmek olmuştur.
Balkanların jeo-stratejik konumundan dolayı buralarda soydaş nüfusumuzun etkin demografik yapıda olmasını hiçbir zaman kabullenemediler.
Ancak ülke olarak bizim de Balkanlarla ilgili geliştirilmiş politikalarımız olmadı.
Kısa, orta ve uzun vadeli stratejik programlar geliştirilmedi.
Hep gelişmelere göre politikalar belirlenmeye çalışıldı.
Devamlılık arz eden vizyoner politikalarımız olmadığından son yıllarda oralardaki insanımız ciddi sıkıntılar yaşamakta.
Bütün Balkan ülkelerindeki soydaşımız kendi aralarında parçalara bölünmüş durumda.
Oysa ülkemizin çıkarları ve hatta bekası açısından en önemli bölge Balkanlardır. Son yıllarda bütün dikkatimiz Ortadoğu'ya çevrilidir ancak Balkanların stratejik önemi oradan misli ile daha önemlidir.
Balkanlar medeni dünyaya, gelişmişliğe, çağdaşlığa açılan kapıdır. Ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine ulaştıracak köprüdür.
Ülkemizin asıl beka meselesi Balkanlardır.
Orada etkinliğimizi yitirmemeliyiz.
Bunun için çalışmalıyız.
Daha fazla vakit kaybetmeden Balkanlarla ilgili esaslı politikaların geliştirilmesi elzemdir.
Bunun alt yapısı da, bu çalışmaları yürütecek ve koordine edecek kurumlar da var.
Sadece buralara Balkanları iyi bilen, çözümler ve projeler üretecek işin ehli, akademisyen seviyesinde liyakatli kişilerin getirilmesi yeterli olacaktır.
Bu camianın içinde böyle kişiler de fazlasıyla mevcuttur.
Bir daha bu tür zorunlu göçlerin yaşanmaması için yapılması gereken budur.