Mayıs ayını da uğurlayınca bana göre Lale Devri bu yıl da sona erdi. Belediyelerimiz, pek çok sokak, cadde ve park gibi sosyal donatı alanlarımızı, baharın müjdeleyicisi olan çiçeklerle güzelleştirdi. Aklımıza “bunca sorun varken bu kadar masrafa gerek var mıydı?” minvalinde sorular gelebilir. Ancak peyzajın insan ruhunda yarattığı olumlu etkiyi sadece sosyal bilimciler değil, sağlık bilimciler de söyler.

“Yeşil Alan Miktarı / Şehir Alanı” ne kadar büyükse, ya da “Yeşil alan miktarının kilometrekaresine düşen insan sayısı” ne kadar düşük ise, şehir ekonomisinin o denli büyüme potansiyeline sahip olacağını bir çevre ekonomisti olarak söyleyebilirim. Bu tür alanlar ne kadar fazla ise şehrin açığa çıkardığı karbonu parçalaması açısından önemli bir değere sahip. Covid-19 sürecinin yoğun yaşandığı günlerde NASA bir fotoğraf paylaşmıştı. O fotoğrafta Covid-19 öncesi ve Covid-19 sürecinde Çin’in endüstriyel bölgelerinin radar görüntüleri vardı. Covid-19 sürecinde havanın temizlendiğine şahit olmuştuk. O halde peyzajın önemi burada ortaya çıkıyor. 1 metreküp karbonu yapay yolla parçalamanız için gerekli parasal değer ile bunu doğayı güzelleştirerek yapabilmenin getirdiği avantaj tartışılmamalı bence. Ya da endüstri-yoğun bölgelerde yaşanan hava kirliliğinin sebebiyet verdiği akciğer hastalıkları ile mücadele etmenin maliyetine mi doğayı güzelleştirmenin maliyetine mi katlanmalıyız? Tüm bu yargılar, peyzaj planlamanın önemini kavrayamayan ya da ne kadar kaynak tahsis edilmesi gerektiğini kestiremeyen kamu yöneticilerine ışık tutacaktır.

Yaşadığım semt Özlüce / Nilüfer’de peyzaj yönetimi açısından gözlemlediğim iyi planlanmış alanlar da var metruk bölgeler de var. Hatta bu metruk bölgelerin çöp atılan alanlara bile dönüştüğünü gözlemlemiştim. Kamuda peyzaj alanlarını planlamak kolay, ama onu işletmek zordur. Gözle görünen yerler moral motivasyon sağlıyor. Ancak göze pek batmayan yerlerde de yukarıdaki “karbon parçalama” görevi düşünülerek yeşil alanların yürekten ve isteyerek yeşertilmesi sağlanmalı. Örneğin karbonu en fazla parçalayan bitki türlerinin ekimi ve yaygınlaştırılması için projeler üretilmeli. Bu bitkilerin neler olduğunu biliyor musunuz? Şehir gürültüsünü emen (absorbe eden) bitki türleri belirlenir ve yol kenarlarına yerleştirilebilir. Diktiğin her bir fidanın bir anlamı olmalı. Bursa’da daha nitelikli peyzaj planlamaya ihtiyaç var açıkçası.

Belediyelerin mevzuat gereği yapamayacağı şeyler de var tabi. Örneğin özel mülke karışılamaz. Ancak Batı Avrupa’da durum böyle değil. Eğer şehir merkezindeki arazini metruk bırakırsan cezası var. Yeşertip, yeşerttiğin alanın bakımını sağlamak zorundasın. Hatta kongreye katılmak için ziyaret ettiğim İsviçre Alpleri’nde ya da Avusturya’nın meşhur köylerinde evin varsa tabiri caizse “yandın” demektir. Sokakta gezen her turiste sözümona “ne kadar güzel renkli ve çiçeklerle bezenmiş bir ev” dedirtmek zorundasın.

Nilüfer’de birkaç yerde gördüm ki, bazı alanlarda peyzaj planlama ve bakım işleri özel şirketlerin sponsorluğuna bırakılmış. Bu oldukça mantıklı. Kenarda köşede kalmış yerlere özel sektörün sosyal sorumluluk anlamında sahip çıkması ve ilgili tabelada bunu belirtmesi oldukça motive edici. Tabela deyince aklıma geldi. O yeşil alanın ne miktar karbonu parçaladığı ve neden o bitki türünün o bölgede yeşertildiği gibi bilgiler hem iklim değişikliği ile mücadelede bir motivasyon sağlar hem de çevre eğitimi verilmiş olur. Böylece başkanların iklim değişikliğini önleme ile ilgili söylemleri, en azından peyzaj planlama açısından eyleme geçmiş olur. Söylemlerin, tarihin tozlu billboardlarında kalmaması tek dileğim.