Geride bıraktığımız 2019 yılının son günlerinde heyecanla beklenen
"yerli" araba tanıtımı yapıldı ama tartışmaları hala devam etmekte.
Bu yazımızda lansmanı yapılan arabanın ne kadar yerli olduğu konusunu tartışmaktan öte farklı bir konuya değinmek isteriz.
Ekonomik gelişmişlik açısından ilk 20'de olan ülkemizde bu günlere
kalmadan çok daha önceden araba üretmeyi başarmış olmamız gerekirdi
ve bu saatten sonra böyle bir girişimde bulunmak ne kadar doğru.
Dünya artık dördüncü teknoloji devrimini yaşamaya başlamış ve her
geçen gün değişik ulaşım araçları gündeme gelirken 150 yıldır üretilen bir araç yapma gayreti ne kadar rasyonel bir yaklaşım ona bakmak lazım.
Her ne kadar ileriye dönük elektrikli araç olarak prezante edilmiş
olsa da sonuçta özünde yüz yılı aşkın süredir üretilen otomobil tarzı
bir araçtan bahsediyoruz ve bundan dolayı üretilecek ürün her
halükarda bize özgün değil,  ancak başkalarını taklit etmekten başka
bir şey olmayacaktır.
Sonuç olarak böyle bir araç bize ne getirip götüreceğine bakılmalı.
Prestij açısından bir şey kazandıracak mı?
Her ne kadar " itibarda tasarruf olmaz " dense de cevap: Hayır!
Araba dünyada 19.yüzyılın sonlarından beri üretilen, ki artık bazı
Afrika ülkelerinde bile üretilmeye başlanan bir ürün.
Ekonomik açıdan bir katkımız olacak mı?
O da mümkün değil.
Bunun mümkün olması için sadece iç piyasalara yönelik değil bu
araçları ihraç etmeniz de lazım.
Bunu yapabilmek için rekabetçi araç üretilmeli ve yüz yılı aşkındır
araç üretimi tecrübesi olan firmalara karşı bu pek mümkün değil.
En azından kısa vadede.
O zaman geriye ne kalıyor?
Bu aracın sadece iç siyaset için kullanma gayreti olduğu anlaşılıyor.
Her açıdan rantabl olmayacak bir araç için bunca yatırım , zaman ve
efor harcamaya ne kadar değer  ona bakmak lazım.
O zaman bize hiç bir katma değeri olmayacak araba yerine gelişen çağa uygun ve henüz hayatımızda yeni yeni yer edinmeye başlayan ileri teknoloji ürünlerine odaklanmak lazım.
Teknoloji geçmişimiz olmadığından ve Osmanlının hantal ve yozlaşmış yapısından dolayı zamanında sanayi devrimini ıskaladığımızdan bunu çok kısa sürede başarabilmek çok kolay değil.
O zaman rasyonel düşünüp sanayi ve teknoloji devleri ile rekabetçi bir
seviyeye gelene kadar kısa vadede en efektif sonuçlar hangi alanda
alabiliriz ona bakmalıyız.
Coğrafi konumuzdan dolayı ülkemiz tarım ürünleri yetiştirilmesi
açısından belki de dünyanın en elverişli topraklarına sahip.
Bu alanda gelişim sağlayıp, nasıl ki onlar bizi teknolojik açıdan
bağımlı hale getirdiyse,  biz de onları tarım ürünleri açısından
bağımlı hale getirelim.
Üstelik artan nüfusuyla dünya her geçen gün temel geçim kaynağı olan
gıdaya daha fazla ihtiyaç duyduğu bir ortamda bu alanda yoğunlaşmak
çok daha pragmatik bir yaklaşım olur.
Bunun ötesinde önümüzdeki yıllarda en stratejik kaynak "Su" olacağını
ve  ülkemizin de su kaynakları açısından oldukça yuüksek potansiyeli
olduğunu göz önünde bulundurursak odaklanmamız gerek alanlar
kendiliğinden ortaya çıkmakta.
Yoksa ileri teknoloji atılımlarımıza yine devam edelim, araba da üretelim.
Ama bu konuda gelişmiş ülkelerle aramızda açılmış olan makasın hemen
kapanması mümkün olmayacağından bunu orta ve uzun vadeye yayarak
yapmak çok daha akıllıca olacaktır.