Köklü devlet geleneklerine sahip ülkelerin yönetimlerinde devamlılık esastır. Politikalarındaki devamlılık ve istikrar bunları güçlü kılan en önemli unsurlardan biridir.
İktidarlar değişse de devletlerin stratejik hedefleri ve çıkarları doğrultusunda yürütülen temel politikalarında değişiklikler olmaz.
Bundan dolayı yeni partiler kurulsa bile ve söylemleri ne kadar yenilikçi olursa olsun kurucu üyeleri arasında mutlaka daha önce devlet yönetimlerinde yer almış fazlasıyla bürokrat ve siyasetçi olur.
Bu yeni kurulan parti iktidar olduğunda da, tam da bu devamlılığı ve istikrarı sağlamak için bu deneyimli, tecrübeli ve bundan öte herkes kendi alanında donanımlı ve bilgili kişileri dahil ederek hükümet oluşturur.
Buna en son ve bariz örnek halen iktidarda olan AK Parti’dir. Kendileri Milli Görüş kökenli olmalarına rağmen kurucuların arasında daha önceden devlet yönetimlerinde tecrübeleri olan fazlasıyla merkez sağ kökenli kişilerin yer aldığı görülmüştü.
Bu durum sadece partiler için geçerli değildir. Belli bir amaç ve misyon uğruna kurulmuş herhangi bir oluşum, ister meslek örgütü, ister sendika, ister vakıf veya başka herhangi bir STK olsun yine aynı ilkeler geçerlidir.
Yenilik ve yenilenme önemlidir. Çağın gelişimine göre de bunu yapmak olmazsa olmazdır.
Ama bu yenilenmeler yeni kişilerden ziyade yeni anlayışla olabilecek şeylerdir.
Bu süreçlere gayet tabii ki yeni kişiler de katılacaktır. Ama bu yeni katılanların başarılı backgroundları olmalı ki katıldıkları yere güç katsınlar.
Yoksa sadece ‘yeni’ veya ‘genç’ olmak tek başına son derece yetersiz bir kriterdir ve herhangi bir anlamı olmayacaktır.
Yeni katılanların oralara güç katacak potansiyeli yoksa ve niyet oralara güç katmaktan ziyade güç almaksa yeni isimlere gerek de yok, ihtiyaç da…
Camiamızda da gelişen dünyaya ve ortaya çıkan yeni sorunlara paralel yenilik olmazsa olmazdır.
Ama bu yenilik yukarıda da bahsettiğimiz gibi her şeyden önce kişilerden ziyade anlayışta olmalı.
Zihniyet değişikliği olmadığı sürece istediği kadar yeni kişiler gelsin değişen bir şey olmayacaktır.
Ki baktığımız zaman camiamızda özellikle birlik beraberlik açısından ciddi sıkıntılarımız olduğu ortada.
Camiamızda bazı şeyler istendiği seviyede değil.
Birçok eksik ve yapılması gereken fazlasıyla şey olduğu ortada. 
Bunu inkar eden de yok zaten.
Camiamızı temsil eden kuruluşlar yıllarca kurumsal olarak birçok can alıcı sorunlarımızı çözme noktasında başarılı olmuştur.
Emeklilik hakları, sosyal güvenlik veya benzer sorunlar gibi birçok sorunu çözerek önemli başarılı işlere imza atılmıştır.
Ama belki en büyük eksiklik ve bizim de yıllardan beri dile getirdiğimiz; insanımıza yeterince inilememesi, onlara yeterince dokunulamaması, onların kişisel sorunlarına çözüm üretilememiş olmasıdır.
Bundan dolayı insanımız da zaman içinde oralardan uzaklaşmış.
Dayanışma ve yardımlaşma olmayınca da birliğimiz zarar görmüş.
Bunu tekrar tesis etmek için, insanlarımızı camiamızla ilgili planlamalara ve etkinliklere daha fazla katmak için stratejiler geliştirilmeli.
Birlik beraberliğimiz katılımcı, çoğulcu, açık, şeffaf ve her şeyden öte ortak akıl ile yürütülecek yönetim anlayışı benimsendiğinde sağlanır ancak