Önceki hafta yapılan seçimlerle beraber ülkemizde fiilen yeni yönetim sistemine geçilmiş oldu.

Bu sistem doğrudur yanlıştır, bu konulara girecek değiliz.

Zaten bu konu birkaç yazıya sığacak bir konu değil.

Daha çok asıl önemli olan bundan sonra yapılması gerekenlerdir.

Seçim kararı alındığında yazılarımızda seçimlerin ilk turda biteceğini ancak karar verici mekanizmalar ve yönetim anlayışında ciddi reorganizasyona gidilmesi gerektiği hususuna ısrarla vurgu yapmıştık. 

Zira özellikle son yıllarda mevcut anlayışa toplumsal bazdan çok teşkilatlar nezdinde tepkiler yükselmeye başlamıştı.

Böyle bir değişime ihtiyaç olduğu da seçimlerde alınan sonuçlardan açıkça belli olmuştur.

Geçen yıl yapılan referandumda İstanbul, Ankara gibi hayati önem taşıyan büyük şehirlerde “hayır” önde çıkmıştı ancak bu sonuçlardan sonra ortaya atılan “metal yorgunluğu” ve akabinde belediye başkanlarını değiştirmek suretiyle gidilen değişiklikler olumlu sonuçların ortaya çıkmasına vesile olduğu açıkça görülmüştür.

Önceki pazar yapılan seçimlerde bu şehirlerin geri alındığı görüldü.

Bunun dışında, seçimlerden önce bir başka yazımızda toplumsal mutabakat konusunda adımlar atılması gerektiğinin altını da çizmiştik.

Devletlerin varlıkları ve bekası için öncelikle olmazsa olmaz toplumsal barış ve uzlaşıdır.

Kutuplaşma ve ötekileştirme kısa vadede kendi kitleniz açısından olumlu yansımaları olsa da, orta ve uzun vadede büyük tehlikelere sebep olabilecek yaklaşımlardır.

Darbe girişiminden sonra “Yenikapı” ruhu ile ortaya çıkan bu ortam iyi değerlendirilememiş ama iktidar yeni dönemde bunu yapmak zorunda.

Kaldı ki siyaset de sıkıştı.

Anlaşıldı ki Cumhurbaşkanı yüzde 52 bandına sıkışıp kaldı ve mevcut konjonktürde de bunun üzerine çıkması da mümkün değil.

Bu sıkışma kutuplaşmanın eseridir.

Belki bu oran yeterli ama bıçak sırtı bir durumdur.

Cumhurbaşkanı da bunun farkında ki, seçimlerden sonra verilen demeçlerde göze çarpan en önemli konu tüm kesimleri kucaklayıcı mesajların verilmesiydi.

Bu yaklaşım olumlu ve olması gereken yaklaşımdır.

Seçim kampanyası döneminde birçok vaat verildi ve bu vaatlerin içeriğine bakıldığında bunların ancak yenilenmiş kadrolarla yapılacağı mesajı da verilmiştir.

..Ve bu değişimlerin, olması gerektiği gibi bütün teşkilat ve bürokrasiye yansıtarak köklü ve radikal değişikliklere gidilerek yapılacağı anlaşılmakta.

Zaten iktidar partisinin aldığı sonuca bakılınca, seçmen de mevcut durumdan memnun olmadığını ve aynı anlayışla devam edilmesini istemediğini net olarak göstermiştir.

Nitekim Cumhurbaşkanı seçim sonuçları belli olduktan sonra yaptığı konuşmada “Mesaj alınmıştır” diyerek böyle bir değişime gidileceğinin mesajını vermiştir.

Bu değişim rüzgarı kabine kurulduktan sonra tüm kademelerde yapılmalıdır ki bunun yapılacağına dair güçlü mesajlar verilmektedir.

Sonuçta aklın yolu birdir. Bizim başında vurgu yaptıklarımız uygulanmakta.

Bunun mesajları seçim kampanyasında da açıkça verildi.

Kampanyanın son haftasına girilirken Cumhurbaşkanının reklam filmi zaten bunun ipuçlarını fazlasıyla veriyordu. Zümrüdü Ankalı reklam etkili olmuştu.

Zümrüdü Anka’nın neyin simgesi olduğunu da yazmaya gerek yok sanırız.