Davutoğlu, partisinin öteden beri beklenen ismini ve kurucular listesini açıklayınca gündemi yine yeni kurulacak partiler belirledi.
Yılbaşından önce Babacan da kendi partisini resmen açıklayacağını duyurdu önceki günlerde.
Bu partilerin başarılı olup olmayacağından çok kamuoyunda bunların  AK Parti'ye ne oranda zarar vereceği daha çok merak ediliyor.
Çünkü yapılan kamuoyu araştırmalarında her iki partinin de iktidara oynayabilecek destek alamadığı görülüyor.
06.07.2019 tarihli yazımızda, bu oluşumların partileşme yoluna gidecekleri konuşulmaya başlandığında, iktidara yürüyebilecek güce erişemeyeceklerini ama buna rağmen iktidara ciddi hasar vereceklerinin altını çizmiştik.
Nitekim her ne kadar iktidar cephesi bu oluşumları küçümseme anlayışı içinde hareket ediyor gibi görünse de bunların partileşmesini engellemek için birçok girişimde bulunduğunu da bilenler iyi biliyor.
Haksız da sayılmazlar. Bu yeni partiler, aynı siyasi görüşten geldiklerinden, en önemli seçmen kitlesini tam da iktidar partisinden koparacakları ortada.
Kaldı ki bu yeni partileri kuran kişiler sıradan kişiler değil.
Devlet kademelerinin en tepelerinde görev yapmış kişiler.
İktidarı etkileyecekleri kesin ancak diğer yandan bize göre iktidarın şansı da bu iki partinin aynı anlayıştan gelmeleri ve aynı kitleye hitap etmeleridir.
İki benzer parti kurulması demek destekçilerinin dağılması ve bu bölünme iki partiyi de iktidara yürüyebilecek kadar güçlü kılmayacağı demek.
Seçmen de bunu görerek belli seviyelerde kalan partilere katılmaktansa ne olursa olsun hâlâ birinci konumda olan iktidarı, en az bir müddet daha desteklemeye devam etmeyi tercih edecektir.
Oysa beraber hareket etselerdi iktidara ciddi alternatif olabilirlerdi.
Yani olayın matematik boyutuna bakacak olursak...
Misal tek tek yaklaşık yüzde 10 gibi bir oy alacak olsalar toplamı yüzde 20 eder.
Ama tek partide toplanmış olsalardı bu oran yüzde 20'nin çok üzerinde olurdu.
Neden?
Çünkü birleştikleri takdirde, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, iktidara ciddi bir alternatif olma potansiyeli ortaya çıkacağından seçmen nezdinde de çok daha fazla destek bulacaklardı.
Oysa mevcut durumda yüzde 10 civarında bir oy potansiyeli olan partide kimse siyaset yapmak istemez.
İki parti olarak birbirlerini güçsüzleştirmekten başka bir şey yapmıyorlar.
Peki, kimin liderliğinde birleşmeleri daha başarılı sonuç ortaya çıkarabilirdi?
Tabii ki Babacan'ın liderliğinde daha başarılı sonuç elde edilirdi.
Çünkü Babacan görev başında olduğu dönemlerde önemli başarılara imza atmış bir kişidir.
Bundan öte ekonomi çevreleri başta olmak üzere toplum nezdinde çok daha fazla güven kazanmayı başarabilmiş biridir.
Ayrıca eski cumhurbaşkanı arkasında olması önemli bir ayrıcalıktır.
Sonuç olarak her ne kadar mevcut siyasi konjonktür merkez sağda yeni bir parti için son derece müsait olsa da ismi geçen bu kişilerin iktidara yürüyebilecek güçte bir oluşum kurmayı başaracaklarına inanmıyoruz.
Kuracakları parti geldikleri siyasi anlayış nedeniyle de başarılı olamaz.
Milli görüş geleneğinden gelen bu kişiler ülkemizde baskın olan merkez sağ kitlesini peşinden sürüklemeyi başaramaz ve güdük kalır.
Bunu şimdiki iktidar o günkü koşullara göre zamanında başardı ama artık toplum buna bir daha prim vermez.
Evet, merkez sağda yeni bir oluşuma ihtiyaç olabilir.
Ama merkez sağda ancak ANAP-DP zihniyetinde ve geleneğinden gelen, Atatürk ve Cumhuriyet ilkelerine bağlı muhafazakar parti başarılı olabilir.