Tarihin derinliklerine baktığımızda son dörtyüz yılda bir virüs, dünyamızın  başına bela olmuş. 

1720 - Marsilya Salgını

1820 - Kolera Pandemisi

1920 - İspanyol Gribi

2020 - Corona Virüsü

Her yüzyılda milyonlarca can alan bir savaş, her yüz yılda bir  milyonlarca can alan bir virüs...

TV’ler de bir çok kişi koronanın bir  plan dâhilinde  çeşitli versiyonlarını farklı senaryolar eşliğinde bizlere aktarmaya devam ediyor. Devletlerin korona karşısındaki çaresizliği de ayrıca tartışılması gereken bir konu. Bizim ise halk olarakbu bilgi kirliliğinden kafamız allak bullak oldu. 

Firavunların zulmünü aratır hale gelen dünya düzenini sarsan bu virüs kendi başına değil planlayan bir aklın ürünü olup olmadığı sorusuna cevap bakalım ne zaman alacağız.

Ülkemizde de şuana kadar 98 vaka ve bir ölüm tespit edilmiş durumda. Devletimiz her türlü tedbiri başarılı bir şekilde almakta. Bu güne kadar korona virüsünün yayılma hızı ve etki alanın sınır tanımayıp kendisini 'dokunulmaz' sanan her kişiye ulaşması çok ilginç! 

Çin, İran, İtalya üzerinden Avrupa'ya sıçradı ve hızla Amerika Kıtası'na geçti. 

Çin'in sınır komşusu olan Kazakistan, Moğolistan, Kırgısiztan- Kazakistan’a sınır olan Özbekistan - İran'a sınır olan Türkmenistan ve Çinli turistlerin en çok ziyaret ettiği 8. Ülke olan Türkiye’deki açıklanan toplam vaka sayısı yüzün biraz üstü.

Coğrafi ve matematiksel olarak açıklanamaz bu durum için nasıl düşünmek gerekmektedir?

Tarihte bazı virüsler Korona'dan daha ölümcül de oldular ama hiçbir virüs korona gibi hızlı hareket edip elit isimleri hedef almamıştı. Koronanın bilmediğimiz gizli bir görevi mi var?

Varsa, görevi nedir?

Korona bu gidişle çok sayıda yaşlı siyasi ve elit insanı da temizleyecek gibi görünüyor. Tabandaki halk ise zaten hiçbir dönemde öncelikli olmadı. Onlar her zaman kurban. Günümüzde mevcut sermaye sahipleri neredeyse iflas durumda.  Sadece Çin’de 23 milyon işyerinin kapandığını, 321 milyon çalışanın eve gönderildiği yazılıyor. Bu rakamlara birde dünyanın tamamını eklerseniz!..  Dünya borsaları çöküyor, şirket değerleri diplere inmiş durumda. Değer kayıpları trilyon dolarlar seviyesine çıkmış... Hem devletler hem de küresel sermaye zor durumda. 

Özellikle de Çin’de bu dönemde bedava sayılan şirket satın alımları, hızla çoğaldığı haberleri çok fazla. Peki, bizimbu  olaylardan ne anlamamız gerekir?

19.yy sonuna doğru buhar makineleri, 1950’lerde transistörlerin icadı ve 1990 sonrası yazılım ve yapay zeka ile dünya yeni teknolojik Çağlara adım atmıştı. 

Her yeni icatve  dünyasavaşları, dünyadaki hayatını tekrar dizayn ettiği gerçeğini tarih bize yazıyor. 

Teknolojinin dünyada şu andaki öncüsü ABD.

Tesla, Einstein, Edison vs... gibi dünyanın seyrini değiştiren bilim adamları çalışmalarını hep ABD de yürütmüştür. Teknoloji üstünlük kurmak, sömürmek için kullanılır. Çıkarılan "SAVAŞ"larda da bu teknolojiler kullanılarak denenir. Savaşlarda  "Hile ve Egemenlik" için her şey mubah kabul edilir. 

Halk ekmek kavgasındayken, küresel idealleri olanların gündemi ise bambaşka...Sonik silahlar, lazer silahları, robot askerler vs...acımasızca  kan akıtıp can alıyorlar. Tarihi anlara şahitlik etmekteyiz. 

Bu virüs neyi hedeflemektedir?Dünyaya  hükmetmek istenildiği gibi dizayn etmek isteyenlerin savaşımı? 

Bu virüsü çıkaranların aşıyı bulanlarla aynı kişiler olacağı inancı olanların sayısı artmakta.

Ekonomiden, sosyal yaşantıya kadar her alanın etkilendiği bu günler umarım en kötü günlerdir. 

Herşeyi darmadağın eden virüs küresel egemenlerin raflarındaki hazır teknolojilerini bakalım ne zaman çıkaracak? 

Bu ülke “Bize hiçbir şey olmaz” diyenler değil bilime ve dünyanın geleceğini öngörenler sayesinde huzur bulacaktır.

Belli ki yepyeni bir dönem başlıyor. Çağ'a çabuk ayak uyduran egemenler sınıfına dahil olur mu bilemedim! 

Esas soru Türkiye bu kaostan nasıl etkilenecek?.Bu zaman dilimini Türk milleti için tarihi bir fırsat olurmu bunu zaman gösterecek!. 

Hz Ömer'in "Allah’ın bir kaderinden öbür kaderine sığınıyorum" diyerek veba salgını olan şehre girmediği ve Atatürk’ün “Ufukları herkes görebilir önemli olan ufukların ardını görebilmektir”sözü ile yazımı bitiriyorum.