“Bilelim ki maviye yolculuğumuz virüsten korunarak yaşamayı öğrenmekten geçiyor.  Millet olarak umut veya kaygı yüklü mesajlara değil, sorunu tüm gerçekliğiyle anlayıp sosyal hayatımızı doğru adımlar atarak sürdürmeye ihtiyacımız var. Virüs hayatımızdan çıkana kadar onunla mücadele ederek yaşamayı öğrenmek zorundayız. Sosyal hareketliliğimiz içinde virüsü hareketsiz bırakmayı başaramadığımız takdirde daha ağır bedeller ödemek zorunda kalıyoruz. Virüse yayılma fırsatı vermemeliyiz” diyor Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca.

Tam anlamıyla bir yılı geride bırakırken, anlatmaktan dilinde tüy biten, kan çanağına dönen gözleriyle tekrar tekrar uyaran Sağlık Bakanımız yılmadan usanmadan uyarıyor, ‘Virüse yayılma fırsatı vermemeliyiz’! diye.

Peki biz ne yapıyoruz. Normalleşme sözünü duyar duymaz planlar yapıldı, virüs bitmişçesine hurra meydana…

Açıklanan haritaya göre iller riskli, risksiz diye ayrıldı. Ama ne fark eder ki kırmızılı yani çok yüksek riskli olan İstanbul’dan Uludağ’a tatile gelenler var, yine oradan Bursa’ya halı saha maçına gelen var.

Neden çünkü Bursa sarıydı. Bursa’da virüs bitmişti! Hayır Bursa’da virüs bitmedi ve Bursa artık turuncu…

Artık yeter gözünü kulağını aç, kulağını aç Koca’nın dediklerine kulak ver, gözünü aç haritaya bak. Riskli bir bölgede yaşayan o ilden dışarı çıkamaz! Vicdanına sahip çık otur oturduğun yerde.

Pandemi boyunca evinde oturan kurallara uyan talihsiz kadın ihtiyaçlarını almaya gidiyor ve korona olduğundan şüphe duymasına rağmen insanlarla temas etmeye devam eden şahıs bu talihsiz kadınla temas etmek zorunda kalıyor. Sonra ne mi oluyor? Talihsiz kadın aylardır mücadele ettiği koronaya teslim olup yaşlı anne ve babasını da bu hastalığa mahkum ediyor. Bir ay dolmadan anne babasını kaybediyor. Şimdi burada suç kimin, vicdanı sızlaması gereken kim!

Yeter artık sorumsuzluğunuz insanları öldürmesin!