Prof. Dr. Sedat ÜLKÜ...

Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi, Mühendislik Fakültesi Dekanı, Üniversite Sanayi İşbirliği Kurulu Başkanı, TSE Belgelendirme Komisyonu Üyesi ve son dönemde de TSE danışma Kurulu Üyesi olarak görev yaptı.

Kaliteyi seven, kaliteye düşkün ve TSE'nin sevdalısı olan bir hocamız.

Üniversitenin çıkmaz sokaklarını, sanayinin ana caddeleriyle birleştiren, sanayiciyle üniversiteyi bütünleştiren, Üniversite ile sanayi ile işbirliğini sürekli gündeme getiren hocalarımızdan biri.

Ve Sedat hocamızın adı, Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesinin Bilgisayar laboratuarına, senato kararı ile verildi.

Vefanın unutulduğu günümüzde...

Öncelikle başta rektör bey olmak üzere, tüm senato üyelerine teşekkür ediyoruz.

"Vefa, güzel bir hasletimiz.

Artık, vefaya hasretiz..."

Prof. Dr. Sedat ÜLKÜ hocamıza emeklilik hayatında sağlık ve uzun ömürler diliyoruz.

 Kalite Şehri Bursa'ya vermiş olduğu hizmetlerden dolayı, kaliteye katkılarından ötürü, kendilerine teşekkür ediyoruz.

TSE sevdası ve TSE'ye emeklerinden ötürü de, TSE'nin bir "amelesi" olarak kendisine şükranlarımızı iletiyoruz.

Yaşarken insana değer veren, vefayı musalla taşına bırakmayan, Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim KLAVUZ ve üniversite senato üyelerini  alkışlıyoruz...

***

PERSONEL KALİTELİ OLACAK

Bazı kuruluşların etkili olduğunu düşünen etkisizleri, bilmeli ki!

Öğrenmeli ki!

Anlamalı ki!

Esip gürleyene, maiyetindekilere hakaret edenlere, insanları hor görenlere, çalışanlara zulmedenlere;

Ne yönetici, ne de LİDER denir.

Bu muameleye ses çıkarmayan çalışanlara da KALİTELİ denilmez!

Kalite koltukta olmaz.

Koltuğun kalitesi, koltukta oturanın kalitesidir.

Çalışanın ahlakı da, koltuğa gösterdiği tavırla doğru orantılıdır!

Sonuç olarak, kalite ahlaktır.

***

SAKALLARIMI KESTİM!

Her yıl Ramazan ayında, sakal bırakırım...

Alışkanlığımızdan kaynaklanan bir durumdur.

Pazartesi mesai başlayacak diye, Pazar günü sakal traşı olacaktım.

Bu sefer, bayramın ikinci günü traş oldum.

Niye mi?

Hani meşhur hikaye var ya, Derviş, Kuş'un gözünü kör etmiştir.

Kuş şikayetçi olur, huzura çıkarlar.

Hüküm verilir, Derviş haksız bulunur, Dervişin de gözü çıkartılacaktır.

Kuş itiraz eder ve der ki;

"Gözü çıkartılmasın, üzerindeki derviş elbisesi çıkartılsın, bundan sonra kimse onun elbisesine aldanıp, derviş olduğunu zannetmesin."

Ve dervişe, dervişlik elbisesini giymeme cezası verilir...

Bu hikayeyi niye anlattık?

Bayram günü evin önünde oturuyorum, temizlik görevlileri bayram bahşişi için sitenin kapısından seslendiler;

"Hacı abi, bayramın mübarek olsun!"

Sakallarımdan dolayı, beni "Hacı" zannetmişlerdi.

Önce, Hacı zannediliyor!

Sonra, Hoca...

Sonra da, Derviş...

Daha sonra da, ERMİŞ, zannederler diye, sakalları hemen kestim...

Zaten, kamu görevlilerinin sakal bırakmasını, saç uzatmasını da eleştirenlerdenim!

İşin ilginç olan tarafı da şu!

Özellikle de bizim mahalle de;

Sorulduğunda, "sünnet olduğu için sakal bıraktığını" söyleyenlerin büyük bir kısmı, farzlardan bi haber olanlardır!..

Unutmadan, temizlik görevlilerine "Hacı - Hoca olmadığımı" söyledim.

Her sakallıyı da "Derviş zannetmeyin!" diye de ekledim...