Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’i ‘agazete’ olarak makamında ziyaret ettik. Yaptığımız ziyarette Bursa’nın yerelde ve geneldeki sorunlarını konuştuk.

Başkan Bozbey’in Uludağ üzerine söyledikleri hani derler ya konunun neredeyse bam teli oldu.

Öncesinde Bursa kimlik tarifi yaptı Bozbey, “Bursa aslında var olan kimliğini yaşamayan bir kent, herkes Bursa’ya kimlik biçmeye kalkıyor. Aslında onun bir kimliği var zaten ‘Yeşil Bursa’. Çevre ile barışık sanayi ‘Yeşil Bursa’yı oluşturur. Farklı değerlerimizi ortaya koyan markalarımız var, bunların öne çıkarılması gerekiyor” deyiverdi bir çırpıda siyaset ötesinde.

Tüm belediye başkanlarının ortak sorunu olan ‘Uludağ nasıl 12 ay çalıştırılır?’ sorusunun yanıtları arasında belki en anlamlısı Bozbey’in ajandasında…

“Mesela Uludağ dil konusunda harika bir eğitim merkezi haline getirilebilir. Kış turizmi zaten toplamda 3 ay sürüyor, o aylar dışında Uludağ’da hayat yok. Geriye kalan zamanda burasını dil merkezi haline getir, sonra hem turizme hem şehre kazandırdıkları inanılmaz düzeyde olur. Dünyanın her yerinden insanlar gelir buraya ve Uludağ 12 ay boyunca çalışır. Bu projeyi ben öneriyorum ve bu proje Uludağ’ı kurtaracak bir projedir. Bursa’nın da Bursalı’nın da bu projeye hem ihtiyacı hem de hakkı var” dedi.

Bursa’da turistlerin kalıcı hale getirilebilmesi için kültürel aktivitelere öncelik verilmesi gerekliliğine vurgu yaptı. Ona da örnekler verdi Bozbey…

“Bursa’nın hamam kültürü var. Birkaç tane otelde var sadece, o da kültürel anlamda sunulmuyor zaten.

Turistlere hamamla ilgili ‘gelin hamamı’ tarzında bir sunum yapılsa mesela gelen turistler kalıcı hale getirilir.

Bir diğer sıkıntı da gelen turist kafilesini götürebileceğimiz, yemek yedirebileceğimiz bir yer yok. Bununla ilgili de bir çalışma yapılması gerekiyor. Bir dönem dağ köylerinde düğünler yapılırdı ve özellikle Japonlar bayılırdı bu organizasyonlara. Bunları tekrar harekete geçirmeliyiz.”

Gerçekten özümüze dönüp Bursa’yı yeniden nasıl yeşil Bursa yaparız diye gerekli çalışmalar yapılmalı.

Elimizdeki değerleri günün şartlarına uygun hale getirmek konusunda herkese görev düşüyor.

Bursa’da kayda geçmiş bir tarih var. Uludağ gibi bir zamanlar dillere destan bir ‘Zirve’ var.

Şifalı kaplıca suyumuz var, tarihi camilerimiz, müzelerimiz, hanlarımız, bıçağımız, havlumuz, mobilyamız, tekstilimiz, meyvemiz, sebzemiz, tatlılarımız, kebaplarımız, köftelerimiz, dağımız, denizimiz var, var da var… Ve daha nice sayamadıklarımız… Bundan iyisi Şam’da kayısı misali… Allah (c.c.) her türlü bereketi vermiş bu şehre… Daha ne olsun…

Bursa’da var olan ve yok olmaya yüz tutmuş o kadar çok değerlerimiz var ki biz bunların tanıtımını hakkıyla yaparsak sanırım dünyada eşi benzeri olmayan mega bir kent oluruz.

Basınıyla, ticaret ve sanayi odasıyla, sivil toplum dinamikleriyle herkes kendine düşeni ve yakışanı yaparsa Bursa hak ettiği değerlerle daha da büyür. Bu büyüme ile hem Bursa hem de Türkiye kârlı çıkar. Ama Bozbey’in Uludağ önerisi hayata geçerse Uludağ adı, Davos’u, Alpleri tarihe gömer…

Alinur Aktaş Başkan’ın Bozbey’le ayrı bir parantez açıp bu konuyu enine boyuna konuşması siyaset üstü önceliktir…