Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen ‘40. Muhtarlar Toplantısı’nda 15 farklı ilden gelen uç beyleriyle geleneksel buluşmasını gerçekleştirdi. Bu toplantıyı Muhtarlar Günü'ne denk getirmişlerdi ancak önceden planlanan bir programdan dolayı arifesinde yapılması ayrı bir önem taşıyordu.

2015 yılı Ocak ayından bu yana 40.’sı, 2017 yılında ise 8.’si yapılan toplantıda, Erdoğan konuşmasına, "Muhtarlar toplantımızın kırkını çıkararak bir dönüm noktasını geride bırakmış oluyoruz" esprisiyle başladı.

"Ülkemizdeki 50 bini aşkın muhtarımızın tamamıyla bir araya gelmek üzere çıktığımız bu yolda bugünkü toplantımızla birlikte rakam 20 bine yaklaştı" diyen Cumhurbaşkanı, yolu yarılamanın heyecanını konuklarıyla paylaştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimle iş başına gelen görevlerin ilk basamağını teşkil eden muhtarlar ile en üst basamağını oluşturan Cumhurbaşkanlığı arasında böylesine bir gönül köprüsü kurulmasını çok önemli gördüğünü, milli iradeye saygı duymayanların, cumhurbaşkanına yaptıkları saygısızlığın aynısını muhtarlara da yaptıklarını belirtti.

“İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevimizden haksız bir şekilde alınıp, cezaevine yollandığımda arkamızdan 'muhtar bile olamaz' manşetlerini atmalarının sebebi budur. Çünkü onların derdi muhtarla, belediye başkanıyla, milletvekiliyle, cumhurbaşkanıyla değil, doğrudan doğruya milletin kendisiyledir, değerleriyledir, kültürüyledir, tarihiyledir” dedi.

Erdoğan, Türkiye'nin ne kadar güçlü bir devlet olduğunu "Emin olun, ülkemizin yaşadığı saldırılara başka hangi devlet ve millet maruz kalsa şimdiye kadar çoktan teslim bayrağını çekmiş veya darmadağın olup gitmişti" diyerek vurguladı.

Yaşamı boyunca "Hakk’a ram olmak, halka güvenmek. Gerekirse canımızı ortaya koymak var” ölçüsünü ortaya koyan Erdoğan, "Biz ne teslim olduk ne de dağıldık, dimdik ayakta durduk. Tüm bu saldırılar karşısında tek bir adım dahi geri atmadık. Çünkü bizim lügatimizde bunlar yoktur. Sadece mücadele vardır" şeklinde konuşmasını sürdürdü.

“Suriye'de ne işiniz var” diyenlere, “Irak'ta ne işiniz var? Balkanlar'da, Kafkaslar'da, Orta Asya'da, Kuzey Afrika'da ne işiniz var?” diyenlere öncelikle "Tarih bilmez gafiller" benzetmesi yapan Erdoğan, “Ankara'nın doğusundaki ve kuzeyindeki tüm coğrafyalar kalbimizin bir yanı, batısındaki ve güneyindeki tüm coğrafyalar da kalbimizin diğer yanıdır. İnsan kalbini parçalayabilir ve bir kısmından vazgeçebilir mi? Öyleyse biz de oralardan ve oralardaki kardeşlerimizden vazgeçemeyiz. İdlib'de yanan her ciğerin bizim için Hatay'da, Gaziantep'te dökülen gözyaşından bir farkı yoktur" yanıtını verdi.

Erdoğan, coğrafyada yaşananlar için çok doğru düşünüyor, Somali'de yanan canları Türkiye'ye getirtiyor ama aklının öte tarafında bu ülkeyi sömürmek yok...

İşte batı dediğimiz tek dişi kalmış canavarla bizim aramızdaki yegane fark bu...

Gerisi laf-ü güzaf...