Bu yazı geçen hafta paylaştığımız yazının devamı aslında.

Bir hafta boyunca Tokyo Olimpiyatlarında yaşananlar önceki yazımızı fazlasıyla teyit etti.

Voleybol bayan takımımızdan her dalda sporcularımızın performansı neden söz ettiğimizi pratikte kanıtladı.

Geçen hafta, ülke olarak özgüven eksiğimiz olduğundan, bunun temel sebebinin de eğitimden kaynaklandığından bahsetmiştik.

Bu özgüven eksikliği mental status olarak bize geri dönüşü olumsuz oluyor.

Bu durumun en fazla ve bariz şekilde hissedildiği alan spordur.

Sporcularımız yetenek ve hazırlık açısından rakiplerine denk olmalarına rağmen psikolojik dayanıklılıkları bu seviyeleri kaldıracak düzeyde değil.

Rakiplerine değil kendi heyecanlarına yenik düşüyorlar.

Tokyo'da madalya sayısı bakımından en başarılı Olimpiyatlardan birini geçiriyoruz.

Madalya sayısı fazla ama sıralamalar altın madalya sayılarına göre yapılıyor.

...Ve bu kritere göre sıralamaya bakılınca koalisyonlu ve sıkıntılı doksanlı yıllardan bile geride olduğumuzu görüyoruz ama bu ayrı bir tartışma konusu

Madalya dağılımına bakınca söylediklerimizi özetleyen çok net bir şey göze çarpıyor:

Bronz madalyaların, final madalyalarına, yani altın ve gümüş madalyalarına oranla anormal yüksek olduğunu.

Böyle bir oran başka hiçbir ülkede yok.

Bronz madalyalar altın ve gümüş madalyalardan misli misli, hatta toplamından bile fazla.

Bunun tek bir açıklaması var:

Karar müsabakalarında stresi kaldıramıyor sporcularımız.

Adrenalin, yani stres hormonu patlaması yaşıyorlar.

Adrenalin belli oranda olumlu olabilir ama fazlası başta kalpte taşikardi olmak üzere birçok organ ve sistemi olumsuz etkileyerek kişilerin hareketlerini ve karar verme mekanizmalarının dengesini bozar.

Bronz madalya alan sporcularımız bu seviyelere geldiyseler hepsi şampiyon olabilecek potansiyele sahip demektir.

Bu kadar da bronz olur mu?

Bu müsabakaları verenlerin en az yarısı finale çıkması gerekiyordu.

Artık finalde şampiyon olursunuz olmazsınız.

Orada her şey olabilir. Burada biraz da şansınız olacak.

Ama final madalyaları, yani altın ve gümüş madalyaları ile yarı final yani bronz madalyaları arasındaki fark bu kadar uçurum boyutunda olmaz ki.

Bu seviyelere gelip finale çıkma arasında bu kadar dengesizlik olur mu?

Ama en tepeye çıkmayı küçük nüanslar belirler.

Bunlardan biri sağlam psikolojidir.

Bu konuya dikkat çekmek istiyoruz ısrarla.

Mental dayanıklılık konusunda ciddi sıkıntılarımız var.

Bu da doğrudan özgüvenle ilgilidir.

Eğitim sistemimiz çocuklarımıza bu özgüveni veremiyor maalesef.

Takdir ve teşvik üzerine değil, hata ve en küçük başarısızlıkta tenkit ve hor görme yaklaşımı sergileniyor okul çağındaki çocuklarımıza.

Bu da onları ezik yetişmelerine sebep oluyor.

Tabi eğitim sistemimizde gözden geçirilmesi gereken başka bir çok ayrıntı daha var.

Bu konu eğitimcilerin ve karar vericilerin işidir.

Biz burada ortaya çıkan sonucu aktarıyoruz.

Neticeye bakmak lazım.

Sonuç ortada.

Her alanda, bilim ve spordan, kültür sanattan ve iş dünyasına kadar dünya çapında birçok örneğimiz var.

Ama bu oran ülkemizin büyüklüğü ve gelişmişliğine bakıldığında önemsiz sayılabilecek seviyededir.

Fazla söze gerek yok.

Bursa veya İzmir kadar nüfusa sahip ülkeler Tokyo'da bizden çok daha başarılı sonuçlar alıyorsa zaten sorun ortada demektir.