Ortaokuldan liseye geçiş sınavı olarak uygulamaya konulan TEOG kaldırıldı ve tartışmaları da beraberinde getirdi.

Bu konuda ayrıntıya girmeden sadece şunu söylemek isteriz ki bu sistemin kaldırılması ve öğrencilerin evlerine en yakın okula kayıtlarını yaptırmaları milletimizin hayrına olmuştur.

Daha önceki uygulamada özellikle metropollerde öğrenciler evlerinden çok uzaklara hatta ilçelere gidip gelmek zorunda kalabiliyordu.

Bundan öte okullar arasında büyük kalite farkı olduğundan, düz liselerde okuyanların, hangi dershaneye giderse gitsin, iyi bir üniversite kazanma ihtimalleri yok denecek kadar azdı.

İyi okullara gidenler üniversiteye hazırlık aşamasında adeta bir sıfır galip başlıyordu.

Doğrudur! Bu okulları sınav ile kazandılar. Herkes çalışsın kazansın diyenleri duyuyorum.

Ama burada mesele, bu sayılı okullar ile diğer liseler arasındaki makasın çok fazla açılmış olmasındadır.

Bu durum özellikle kırsalda oturanlar açısından önemli dezavantaj yaratıyordu.

Oysa şimdiki uygulamada dağılım nispeten dengeli olacaktır.

Bu da doğrudur.

Bu uygulama ile makas kapanacak ve kapanması aşağıya doğru olacak ama diğer yandan da üniversiteye giriş puanları da aynı oranda aşağıya çekilmiş olacağından sonuç olarak değişen bir şey olmayacaktır.

Makasın aşağıya doğru kapanması eğitim kalitesini düşürür mü?

Bu tartışılır bir konu ama burada medyaya çıkarak saatlerce bu eğitim kalitesinden bahseden eğitimciler ve konunun uzmanlarına bu konuda katılmıyoruz.

Sanki eğitim kalitemiz çok üst düzeyde de bundan dolayı OECD’de hep son iki sıradayız yıllarca.

Sorun eğitim sisteminin temelinde ve burada topyekûn radikal reformlar yapılmalıdır. Bu kaliteyi arttırmak için bambaşka şeylerin yapılması lazım.

Öncelikle eğitim sistemi kurulu olduğu ezbercilikten çıkarılıp, analitik düşünce üzerine kurulmalı. Sistem analitik zekası önde olan öğrencileri ön plana çıkarmalı, ezbercileri değil.

Bunlar konunun uzmanları tarafından tartışılması gereken konular.

TEOG’a dönersek…

Herkesin evine yakın okula gitmesi birçok konuda hayırlı olmuştur.

Bazılarının iddia ettiği gibi bu uygulama imam hatipleri doldurmak için yapılmadı. Semt okulunda okumak bir öğrenci için dezavantaj olmaz.

Hemen hemen herkes aynı şartlarda olduğundan başarılı öğrenci yine başarılı olur.

Ama bu defa diğer öğrenciler açısından uçurum bu kadar büyük olmaz.

Biz Bulgaristan’da civar köylerle 20.000 nüfuslu küçük bir kasaba olan Cebel Lisesi’nde okuduk. Ama buna rağmen benim dönemimde tam 16 kişi Tıp Fakültesi’nde okuyorduk. Onlarca mühendis, öğretmen, hukukçu ve başka üniversiteleri kazanan arkadaşlarımız çıkmıştı bu kasaba lisesinden.

Ama bunun ötesinde çocukluğumuzu da gençliğimizi de doya doya yaşama vaktimizin olmuştu. Hem eğitim aldık hem üniversite kazandık hem de çocukluğumuzu ve gençliğimizi dershanelere mahkum olmadan doyasıya yaşamıştık ve buna rağmen herkes de mesleğinde son derece başarılı olacak yeterlilikte eğitim almıştık. Bunun ötesinde Bulgaristan’da eğitim ile beraber elde ettiğimiz genel kültür bilgisi dünya ortalamasının çok üstündeydi.

Bu durum oralardan göç etmiş insanımızın burada çalıştıkları kurum ve kuruluşlara kendi alanlarında en başarılılar arasında bulunmalarından fazlasıyla bellidir zaten.

Yani mesele okulun niteliğinden çok eğitim sistemindedir.

Ve inanıyoruz ki en kısa zamanda bu konuda gerekli adımlar atılacaktır.