Aşkı 1867 yılının yaz ayında yurt dışına çıkan ilk ve son Padişah olan Sultan Abdülaziz; uluslararası bir sergi için Paris’e gider. III. Napoleonu’da ziyaret eder. Napoleon ve eşi imparatoriçe Eugenie, Sultanı sarayında misafir ederler. Sultan ve imparatoriçe ilk görüşte birbirlerine aşık olurlar. Sergi sona erer. Sultan Paris’ten İstanbul’a geri döner. Aklından imkansız aşkı imparatoriçeyi çıkaramaz. Aradan geçen uzun iki yıl gibi bir zaman sonrasında, Süveyş kanalının açılışı için mısıra gemiyle giderken aşkını görmek için İstanbul'a uğrayan imparatoriçe; Beylerbeyi sarayına geldiği anda, Sultan Abdülaziz de Dolmabahçe sarayından saltanat kayığıyla Beylerbeyi sarayına aynı anda ayak basarlar. O geceyi sarayda baş başa birlikte geçirirler. İmparatoriçe gelirken yanında aşçısını da getirmiştir. Aşçısı mutfakta beşamel sos hazırlarken, Osmanlı aşçısı da beşamel sosun üzerine közlenmiş patlıcanı ve sarayın vazgeçilmezi eti de ekler. Padişaha sunulan yemeği, Padişah çok beğenir ve sever. O günden sonra yemeğin adı "Hünkar Beğendi " olarak kalır. Sabah olunca imparatoriçe sarayın haremini gezmeye çıkar. Abdülaziz’in annesi Valide sultan oğlunun yasak aşkını kabul etmez " memleketine dön, senin kocan yok mu! diyerek İstanbul’dan kovar. Memleketine dönen imparatoriçeyi yaptığı ihanetten dolayı eşi Napoleon sürgüne gönderir. Sultan Abdülaziz de kısa bir süre sonra tahttan indirilerek öldürülür. Acı bir son, geriye buruk bir lezzet mirası kalır. Yemekteki Hünkar, bizzat Sultan Abdülaziz’in kendisidir. Küllenen aşk, patlıcanın közünde saklı. 40 yıl sonra imparatoriçe sürgün olduğu Paris’e dönemez ama İstanbul’a yeniden gelir. Padişah Sultan Reşada, Abdülaziz’in oğlu Yusuf İzzettini görmek istediğini bildirir. Bu isteğin sebebi; Küllenen aşkına hem yeniden bir merhaba, hem de elveda demek içindir. Saygılar…