Mehmet ÇETİNKAYA

Cebel gezimizi dün 1 sayfaya sığdıramadık… Ustra Kalesi’yle devam edelim gezi yazımıza. Ustra Kalesi, kendisi ile aynı adı taşıyan Cebel ilçesinin Ustra köyüne 50 dakika mesafede, doğanın güzelliğini ve eşsiz manzaraya sahip. Ustra kalesi günümüze ulaşan Rodoplardaki en çok korunmuş kalelerden bir tanesidir. İnşası 10. yüzyılda Bizanslılar tarafından gerçekleşmiş; amacı savunma, kervan yollarını gözetleme ve korumaktır. 14. yüzyıla kadar kullanılmış ve o zamandan beri kullanıldığına dair kanıt ve delil bulunmamış. Osmanlı ordusunun gelmesi ile ve Bizanslıların çekilmesi esnasında büyük ihtimal kullanılmaz hale gelmiştir. Arkeolojik çalışmalar 1971-1973 yıllarında gerçekleşmiş ve bulunan bulgular yoğun çatışmaların ve savunmanın geçtiğinin işaretidir.

GÖÇÜK TEPE

Göçük tepe bir doğa harikası. 18.yüzyıl sonlarında aşırı yağışlar sonrası toprak kayması nedeniyle koskoca tepenin bir gece büyük bir gürültü ile çökmesi sonucu oluşmuş, bu görüntüsü ile ziyaretçilerin büyük ilgisini çekmektedir.

NURİ TURGUT ADALI

Şair ve öğretmen Nuri Turgut Adalı'nın kabrini ziyaret ettik. Bulgaristan Türklerinin mücadelesinde büyük emek vermiş ve 23 yılını cezaevinde geçirmiş bir isim Adalı. Hayatını Türklüğe, Türkçeye, özgürlüğe adamış biri. 5 Ağustos 2004 yılında 82 yaşındayken hayata veda ediyor ancak yaptıkları ile hala insanların gönlünde yaşıyor.

Yedi Kızlar Camii

1428 yılından günümüze ulaşan Yedi Kızlar Cami’nin bir hikâyesi var.

O zamanlarda da gençler cepheden cepheye gönderilirler, çoğu geri dönemez ve şehit bedenleri yabancı topraklarda kalır.

Bulgaristan - Kırcaali bölgesinde yedi kızın da nişanlıları askere gitmişler.

O dönemlerde askerlik 7 yıl olduğu için 7 kız 7 yıl boyunca nişanlılarının sağ salim dönmelerini beklemiş. Kızlar nişanlıları için kurban kesmişler, çeşitli adaklarda bulunmuşlar ama nişanlıları dönememiş. Yedi kızlara bir gece rüyalarında nişanlılarının ruhuna bir cami yaptırmaları söylenir. Bunun üzerine kızlar nişanlılarımız yokken bize çeyiz ne gerek diyerek ortaya yine tek varlıkları olan çeyizlerini koymuşlar.

ÇİVİ KULLANILMADAN YAPILMIŞ

Kızların paraları azdır diye hiçbir usta cami inşaatına yanaşmıyormuş. Nihayet dört hayırsever usta cami yapmaya razı olurlar. Ustalar Biz bu camiyi kurarız ama duvarları taştan değil meşe ağacından olacak demişler. Tüm ahşap malzemeler, aralarında 15 metre boyunda kocaman kirişler ormandan kesilmiş. Cami hiç çivi kullanılmadan büyük bir ustalıkla yapılmış. Bazı rivayetlere göre cami bir gün bir gecede; bazılarına göre ise yedi gün yedi gecede inşa edilmiştir. Cami hemen ibadete açılmış, yöre halkı bu olaya çok şaşırmış. Kızlar aniden kaybolurlar ve kimse onların izlerini bulamaz. Biz de gittik ve yerinde görüp dua ettik.

Medreseden müzeye

Türkler tarafından yapılan ve vakıf malı olan medrese olarak kullanılan mekâna daha sonra komünizm döneminde devlet tarafından el konulup müzeye çevrilmiş. Bulgaristan’da buna benzer başka bir mimari yapı da yok.

Tarih müzesinde yörenin yakın tarihinde önemli yere sahip olan dokumacılık, dericilik, kilim, halı, dokuma tezgâhları, terzilik ve tütüncülük gibi birçok meslekler için kullanılan malzemeler de yer alıyor.

Güzel ve uyumlu bir ekiple gerçekleştirdiğimiz kültür gezisine katkısı olan herkese teşekkür ederim.

Başta Sevinç Çelebi ve orada bize gönülden rehberlik yapan bizi bilgilendiren ve fotoğraf karelerini usta elleriyle ölümsüzleştiren Reyhan Mustafa Ferad'a çok teşekkür ederiz.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Bulgaristan ile ilgili sözü ile yazımızı şimdilik sonlandıralım:

“Bulgaristan’ı sevmeyen, Türkiye’yi de sevemez.”