İnsanlarımız artık ne okuduğu okulun ne de bitirdiği üniversitenin hakkını veriyor ne de hayat tecrübesinden edindiklerini hayatına rehber olarak getirebiliyor…

Varsa yoksa mazeret üretim merkezi olmuş…

Nasıl olsa ‘inekbank’ı kuranlar köşeyi dönüyor ben niye uğraşayım ki mantığı kanımıza öyle işlemiş ki…

Hani vardı ya Türkiye Cumhuriyeti memur zihniyeti sabah 8 akşam 5 doldur aradaki zamanı da nasıl doldurursan doldur…

Evvelden teknoloji bu kadar iyi olmadığı için tespih sallamak, dedikodu yapmak, hanımlarımızın örgü örmesi ve daha nice zeka ürünü kaçamaklar vardı…

Şimdi ise elde akıllı (ki bana göre hiçbir aklı yok)…

Cart cart mesajlar, Facebook’lardan ‘dimi’ katliamları…

Sonra iş yanlış olduğu zaman danalığın dik alası…

Mazeret mazeret mazeret…

Oydu, şuydu, buydu…

Ahmet Bey dediydi ki…

Ehhh…

Şükran Hanım dosyaları tuvalette unutmuş…

Yapma ya…

Örgüsünü de klozete atsaydı keşke…

Malum delili yok etmek lazım…

Yoksa maazallah…

Şırnak mı olur sürgün yeri Çemişgezek mi!

Bilemeyeceyuk gali…

Ama olsun aslanlar gibi dedikoduya, mazerete devam, şikayetin Batman’ı, Iğdır’ı, Van’ı, Hakkari’si olmaz…

Dedikodu her yerde dedikodudur…

Hele şimdi bir de erken seçim var…

Adayların sevdiği olduğu kadar tabii ki sevmedikleri de var…

‘Çamur at izi kalsın’ için ortam çok elverişli…

Bir de bunu yapmaya elverişli çamur insanlarımız da olunca ohoooo…

Ortalık oldu o kullanmak istemediğim kelime… Hadi ben diyeyim mi killi çamur…

Neyse pazartesi mesaisi için yola çıkacak, iş yerinde pinekleyecekler için pek iç açıcı yazı olmadı ama siz de bu yazarınızın yazdıklarını pazartesi sendromuna bağlayın…

Ama bu sendromda…

Facebook yok…

Mazeret yok…

Kaçamak yok…

Bilmem anlatabildim mi!..