Yıllardan beri normal doğum mu, sezaryen mı tartışması yapılmakta.

Bu konuda birçok bilimsel araştırma, makale ve istatistikler yayınlanmıştır.

Sezaryen endikasyonlarını ( tıbbi gereklilik ) basitçe ikiye ayırabiliriz:

1.Mutlak sezaryen endikasyonları ki, zaten sözümüz bu tür sezaryenlere değildir. Zira burada yapılacak birşey yoktur. Çünkü anne ve bebeğin, hatta bazı durumlarda her ikisinin de hayati tehlikesi söz konusudur.

2.Mutlak olmayan yani normal doğum da tercih edilebilir sezaryen endikasyonları ki bahsettiğimiz vakalar bunlardır.

Daha asistanlık döneminden beri normal doğum savunucusu oldum

Eğitim ve Araştırma hastanesinde görev yaptığım dönemdeki mesai arkadaşlarımız bunu teyit edeceklerdir.

Hatta yıllar önce Sağlık Bakanlığının ülke genelinde yaptığı bir araştırmada en az sezaryen oranına sahip kişilerin arasında yer almıştım.

Genelde rutin olarak sezaryen doğum tercih edilen birçok vakada, eski sezaryen veya makat geliş gibi, bunlara normal doğum yaptırmışımdır.

Hatta daha önce birden fazla, mükerrer sezaryen olan gebelere bile normal doğum yaptırdığım olmuştur

Şimdi burada birçok meslektaşımız karşı tez olarak gereksiz yere gebeleri tehlikeye attığımızı ileri sürmeye kalkışabilir.

Kimse merak etmesin.

Bu vakalara normal doğum kararı verirken bu kararlar deli cesareti ile verilmiş değildir.

Normal doğum için uygun şartların olup olmadığını, bebeğin iriliğini, annenin doğum kanalının müsait olup olmadığını, rahim duvarının kalınlığı gibi birçok kıstası değerlendirerek bu kararı veriyoruz.

Bunlar özgüven ile ilgili olan şeylerdir.

Bu da ancak bilgi ve donanım ile mümkündür.

Amacımız normal doğum yaptırarak aslında gebelere iyilik yapmaktır ki normal doğumun sezaryene oranla saymakla bitmeyen üstünlüğü vardır. Normal doğumun artılarını başka zaman sıralarız.

Zaten son yıllarda başta ABD’de olmak üzere yapılan birçok araştırmada normal doğumun her kriter açısından, olası komplikasyonlar dahil, çok daha sağlıklı ve üstün olduğu teyit edilmektedir.

Ancak bazı hocalar halen sezaryen doğumun anne açısından daha atravmatik olduğunu savunuyor.

  1. tezi savunanlara katılmıyoruz.

Sonuç olarak Dünya geneline bakıldığında ülkemiz en yüksek sezaryen oranına sahip ülkeler arasında ilk sıralarda yer almakta.

Bunun nedenlerine bakıldığında tıbbi olmayan nedenler dahil birçok sebep sayılabilir.

Bizim anlatmak istediğim aslında belki de çok daha önemli bir konu var.

Bu durum özellikle keyfi sezaryenler için geçerlidir.

Burada tıbbi olmayan başka bir konudan da bahsetmek isteriz.

Her bebeğin çizilmiş bir kaderi vardır.

Ve doğması gereken bir gün.

Siz bu bebeği sezaryen ile(tıbbi endikasyonu olmayan sezaryenden bahsediyoruz tabi, endikasyon varsa zaten doğması gereken gün o dur) vaktinden önce alırsanız, bu bebeğin doğması gereken yıldızı da değiştirmiş oluyorsunuz.

Yani belki de dünya çapında bir bilim, spor veya sanat adamı olacak bir bebeği sıradan biri yapmış olabilirsiniz.

Yani bir yerde onun menkıbesine müdahale edilmiş olunuyor.

Sezaryen sadece bir ameliyat değil derken bu hakikati de kastediyoruz.

Tabi bu konular biraz farklı ve oldukça derin ve bazı meslektaşlarımız başta olmak üzere birileri farklı yorumlar getirebilir.

Ama bizim derdimiz bunlar değil.

İsteyen inanır istemeyen inanmaz. Biz diyeceğimizi diyelim de!

Kaldı ki sezaryen konusu bir iki yazı ile anlatılabilecek bir konu değildir.

Bu konuları ileride tekrar tartışırız.