"Türkiye'deki şirketlerin yüzde 80'inden fazlası 2025'ten sonra yok olacak parçaları üretiyorlar."

Bu sözü sarf eden, TV'lerde boy gösteren ve söylediklerinin büyük bir kısmı boş olan bir ekonomist veya anket firması sahibi değil.

Küresel bir sanayi kuruluşu olan BOSCH'un, Türkiye ve Ortadoğu Başkanı Steven Young, bu sözleri sarf etti ve sadece gazete sayfalarının arasında yer aldı bu sözler.

Bir araştırma yaptık, bu sözleri çok fazla kişi duymadı, duyanlar da üzerine almadı!

Cümleye dikkat edin, "Orada, burada, şurada" demiyor. "Türkiye'de" diyor...

Milli Ses Ver Projesi kapsamında, ziyaret ettiğimiz her sanayi kuruluşunda bu tespiti gündeme getiriyor ve soruyoruz;

"Ürettiğiniz ürünle ilgili belirlenen kuralları kimin tespit ettiğini biliyor musunuz?"

Devam ediyoruz sormaya;

"Bu kuralları belirlemek sizin en doğal hakkınızdır, bu hakkı kullanmadığınızın farkında mısınız?"

Aldığımız cevaplar aşağı yukarı aynı;

"Bilmiyoruz, hayır!"

Sonra da, basına yansıyan ama üçüncü sayfa haberi kadar değer görmeyen yukarıdaki tespiti gündeme getiriyoruz ve tekrar soruyoruz ve aldığımız cevapların seviyesi, şiddeti değişiyor;

"Anladık, evet!"

Dünya değişiyor, teknolojiler değişiyor, beklentiler değişiyor, sektörler değişiyor, ürünler değişiyor.

Bu değişim, öylesine olmuyor, akşamdan sabaha da değişim gerçekleşmiyor, her değişimin bir süreci mutlaka var ve önemli olan bu değişime sizin ayak uydurma kabiliyetiniz değil.

Önemli olan bu değişimin karar mekanizmalarında var olup, değişimin süreçlerini zamanında yönetip yönetmediğinizdir.

Kuralı koymayanlar, standardı belirlemeyenler tarafındaysanız, değişim gerçekleştiğinde, teknolojinizi yenileme sürecinde büyük kayıplar yaşayacaksınız. Oyunun dışında kalacaksınız.

Bizce, yazının girişinde yazdığımız o söz, Türkiye'nin acı gerçeğidir ve bununla ilgili tedbirler şimdiden alınmalıdır.

Yarın geç olacak, bugün istihdama dönük yapmaya çalıştığımız hamlelerin yerini, işsizlik rakamlarındaki yükseklik parametresi alacaktır.

***

NE YAPMALIYIZ?

Gayet basit, birilerinin bizi uyarmasını beklemeden, kendi alanımızla ilgili dünyayı biz takip etmeliyiz.

Ürettiğimiz ürünle ilgili dünyadaki gelişmeleri yakından izlemeliyiz. Tedarikçisi olduğumuz kuruluşun varlığına değil, kendi ürünümüzün ve kendi teknolojimizin dünyaya entegrasyonuna güvenmeliyiz.

Kural değişince, oyun kurulunca değil, kuralın değişeceği gündeme düştüğünde tedbirimizi almalıyız ve kuralı belirleyenler tarafında olmalıyız.

Gerekirse kurala itiraz etmeli, kendi lehimize kuralın değişmesi için gayret sarf etmeliyiz.

Bunun yolu da, standartlar savaşında cephede bulunmalı, işin başında biz olmalıyız.

ISO, CEN, CENELEC'de kurulu olan teknik komitelerde görev almalıyız.

Oraya giden yol olan, Türkiye'deki Ayna Komitelere kayıt yaptırmalıyız.

Bu kuruluşlara, Türk sanayisi adına her yıl 750 bin TL aidat ödeyen TSE'nin yaptığı çağrılara mutlak suretle kulak vermeliyiz.

Değişim gerçekleştikten sonra değişemezsiniz, değişseniz bile değişimi siz yönetemezsiniz.

Değişimi yönetemeyenler kaybedenlerdir...

***

BENCE...

Önce atamayla geldi...

İlçeden gelince, Bursa'da bir dalgalanma oldu!

Borç batağındaki okyanusta bulunan o dalgalar arasında boğulacağı düşünülüyordu ki, çok küçük dokunuşlarla, atmış olduğu kulaçlarla o dalgalar arasından sıyrılmayı başardı ve bize göre çok kısa bir zamanda kendini ispat etti.

Şimdi, atamayla gelmiş olduğu göreve seçimle gelmek, sandıktan milli iradenin tercihi olmak için aday oldu.

İnegöl'de yapmış olduğu çalışmaları bilen, açıkladığı tüm projelerini inceleyen birisi olarak, yakından takip ettiğimiz, gerek İnegöl'de, gerekse kısa sürede Bursa'da kaliteye olan duyarlılığı dolayısı ile takdir etiğimiz başkan adayına;

"Kaliteyi" sorduk!

"Olmazsa olmazımız!" dedi...

"TSE" dedik,

"İnegöl'de görev yaptığımız dönemde, ilçeler içersinde TSE'ye en büyük desteği bizim verdiğimizi en iyi siz biliyorsunuz" dedi.

"Kalite Şehri Bursa" dedim,

"Kamuoyuna açıkladığımız projeleri gerçekleştirdiğimizde, Bursa Kalite Şehri olacaktır" dedi...

"Başka sorum yok!" dedim!

Bu sefer, yanımızdaki arkadaşımız  "Sonuç ne?" diye sordu;

"Sonuç kalite!" dedim, "Kaliteyi seveni, TSE'yi destekleyeni biz sever ve destekleriz!" dedik...

Herkesin tercihini açıkladığı, pazar günü de sandıkta tercih edeceği durum karşısında, Karamanoğlu'nun tercihi kaliteden yanadır...

Kaliteden taviz vermemek lazım...