Tıbbın kurucusu olarak bilinen Hipokrat'a izafe edilen bu kural tıbbın en temel ilkelerinden biridir ancak esas mesele buna ne kadar riayet edildiğidir.

Sayısız tedavi yöntemi örnek verilebilir bu konuda.

"Bilerek!?" veya bilmeyerek yapılan birçok medikal veya cerrahi tedavinin  daha sonra aslında değişik zararları da olduğu anlaşılmıştır.

Olabilir de.

Özellikle yeni geliştirilen tedavi yöntemlerinin etkileri ancak zaman içinde ortaya çıktığından bu tür vakalar görülebilir.

Bazen de hasta açısından "kar-zarar " hesabı yapılarak terapiler uygulanır.

Ama bizim bahsetmek istediğimiz konu herhangi bir hastalığı veya sağlık sorunu olmayan kişilere sadece varsayımlara dayanılarak verilen ilaçlardır.

Burada en çarpıcı örnek gebelere verilen vitamin ve benzeri takviye preparatlardır.

Vitamin ve benzeri maddeler her canlı için olmazsa olmazdır.

Ama aynı şekilde bunların fazla alımı da aynı oranda zararlıdır.

Bundan dolayı ısrarla sağlıklı kişilerin, gebeler dahil, herhangi bir katkı madde almalarına gerek olmadığını savunuyoruz.

Tıp camiasından bazı akademisyen ve hekimler belli ilaçların aşırı alımında dahi vücuttan atıldıklarından zarar vermediklerini iddia etmekte, suda eriyen "B"  grubu vitaminlerinden olan Folic asit ve  benzerlerini örnek göstererek

Kesinlikle doğru olmayan bir yaklaşım.

Keşke o kadar basit olsa.

Yok böyle bir Dünya.

Bunların depolama özelliği yok, ancak aşırı alımında bünyeye zarar verdikleri kesin.

Suda eriyen vitaminlerin aşırı alımında bile, vücuttan atıldıklarından zarar vermediklerini savunan hekim arkadaşlara şunu sormak lazım:

Bu suda eriyen vitaminler zarar vermeden atıldığını iddia ediyorlar ama bu arkadaşlar "Su intoksikasyonu" yani "su zehirlenmesi" diye bir şey duymuşlar mı acaba?

Yani vücuttan fazlalığı olduğunda en kolay atılan madde olan "su" bile aşırı alındığında son derece ciddi hasarlara sebep oluyorsa, suda erime ve depolama özelliği olmadığı için atılan vitaminin aşırı alımında nasıl bir zarara sebep olmadığını iddia ediyor bu arkadaşlar anlamak mümkün değil ki aşırı alımında sayısız zararları olduğu tespit de edilmişken.

Demek ki neymiş?

Önce zarar vermemek lazım.

Ama geçen haftaki yazımızda da belirttiğimiz gibi bu vitamin kullanımı konusu her şeyden öte bir endüstridir.

"Endüstri" ve "başka niyetler" demiştik geçen hafta.

Ki bu "başka niyetler " her geçen gün daha net ortaya çıkmakta.

Diyabetik, obez, otistik, hatta lösemili çocuklarda inanılmaz artış vardır.

Bu durumların her biri ciddi araştırma sebebidir.

En son da geçen hafta patlayan hazır su skandalı bunun bir parçasıdır.

Aynı şekilde, doğrudan kendi branşımızla ilgili olduğu için, infertil / kısırlık/ vakalarında inanılmaz boyutlarda artış vardır.

Örneğin on yıl önce ayda yılda bir kısır vaka başvuruyorsa son yıllarda neredeyse her gün bir çift çocuk sahibi olamamak şikâyeti ile başvuruyor.

Bu konularda daha derine gidilecek olursa şunu da belirtmek lazım.

Dünyada ilaç, gıda, tarım, tohum gibi stratejik sektörler kimlerin kontrolünde ona bakmak lazım.

Buralar ayrı tartışma konuları da biz mevzumuza dönecek olursak:

Primum non nocere.

Gerisi hikaye.