Herkes doğum gününü kutlar da, ama benim doğum günü 22 Temmuz değildi...

Getirdi Fatma Hanım bir tane mumcuk...

Al dedi al bey... Üfle...

Üfleyeyim de hani bunun pastası!..

Pasta yok artık...

Bu arada bu neyin mumu!..

Ne çabuk unuttun dedi...

Geçen sene bugün her yerine cihazları bağlayıp, koluna serumu takıp, lali lali lali ambulansla Kalp Aritmi Hastanesi’nde yoğun bakıma kaldırıldığını...

Öyle mi olmuştu hatun...

Bak sen...

Geçti mi benim dudak aşkımdan ayrı kalalı bir yıl...

Ya...

İşte şimdi film şeridi gibi gözümün önünden geçmeye başladı her şey...

Doktor o acayip kağıtları okuyor, "Bu hasta ya iki dakika, ya iki saat ya da iki ay içinde kalp krizi geçirmiş."

Doktorum yok mu bunun ortası, bu nasıl iş böyle...

Ne zaman geçirdim ben bu kalp krizini, nasıl olur da hiç anlamam!..

Peki, geçirdim de neden ölmedik o zaman!..

Allah'a şükürler olsun... Demek ki yiyecek ekmeğimiz, içecek suyumuz varmış...

Neyse günlerden cumartesi...

Pazartesi anjiyoyu bekleyeceğiz...

Aman Allah'ım geçer mi bu iki gün...

Bu anjiyo denilen meret nedir ki!..

İnsanın orasını burasını oyup kalbine giden damarları açıyorlarmış...

Cahil kafa işte, bu kadar anlıyoruz...

Meğer pek çok zengin, anjiyo yaptırır, damarlarının tıkanmaması için önlem alırmış...

Yani aynı zamanda anjiyo erken teşhis için 'vakayı adiye'den rutin bir kontrol imiş...

Ama bunlar kulaktan dolma olanlar, hele bir başımıza gelsin öğreneceğiz...

Nihayet, Cem Başel, sevgili doktorum aldı beni bir odaya...

Başladı oylum oylum oymaya... Kasıktan damarlara doğru sarı-kırmızısı, durması, beklemesi yok...

Doğrudan yeşili görmüş ilerliyor...

Ben hâlâ ne zaman canım yanacak diye bekleme modunda iken 8-10 dakika sonra doktorum hadi bakalım geçmiş olsun, kalkabilirsin dedi...

Kalktık ve sonuçları aldık... Yüzde 30 ve bir tane damarı da yüzde 50 kapalılık oranıyla kurtarmışız...

Yani stent ve ameliyata gerek kalmamış...

Şimdi o gün de yazdım bugün de söylüyorum...

Arkadaş ben öyle irade ile mirade ile bırakmadım bu meredi...

Resmen yusuf yusuf bıraktım...

Öyleyse herkese tavsiyemdir...

Yusuf yusuf olmadan, doktorunuz oranızı buranızı mıncıklamadan bırakın sigarayı...

Tabii sonrasında kiloya dikkat edin... Ben en azından 1 yıldır aynı kiloyu korumayı başardım ama doktorum 10 kilo vermem gerektiğini söylüyor...

Boğazdan kesmeliyiz, o yüzden öncelikle boğaz...

O çok sevdiğiniz makarnayı pilavı artık ekmekle yemeyeceksiniz...

Hele hamuru hemen bırakacaksınız...

Ya da 40 yılda bir kendinizi ödüllendirmek için yiyeceksiniz...

Benden söylemesi...

365 gün x 13 TL eşittir yaklaşık 5 milyar (eski paraya) cepte kalmış...

Sağlık parayla ölçülmez ama güzel rakam imiş...

Bir de 25 yıl içtiğinizi, günde 1 paketi de aştığınızı düşünseniz, oh oh oh okkalı bir rakam çıkıyor ortaya...

Eee artık karar sizin...

Bu meretle vedalaşmak için artık ne bekliyorsunuz...