Önceki haftalarda yayınlanan bir istatistikte ülkemizde otizm oranlarında inanılmaz artış göze çarpmakta.

Aslında bu durum bütün dünya çapında ortaya çıkan bir trend olmakla beraber ülkemizdeki artış fazlasıyla dikkat çekici.

Burada rakamlar vermeye gerek yok ancak bu hızla devam edilirse 20-25 yıl sonra neredeyse her iki çocuktan biri otizmli olacak.

Otizm ne mi?

Otizm özetle, çocuklarda ortaya çıkan gelişim ve davranış bozukluğudur.

Çocuklar içe dönük, dış dünyaya kapanmıştır.

Bunun yanı sıra algılamada da yetersiz olduklarından, eğitimleri konusunda aileler ciddi sıkıntılar yaşayabilmekte.

Özetle "otizm" hafif dereceli "Down sendromlu" çocukların bir derece altı da denebilir.

Burada asıl soru bu artışın sebebinin ne olduğudur.

Yıllardan beri çocuklarda gerek otizm, gerek şeker hastalığının  bu inanılmaz   artış hızı dikkatimizi çekmiştir.

Kendi çapımızda, çocuk hekimleri ile beraber yaptığımız araştırmada bu çocukların geçmişinde annelerinin gebeliği boyunca değişik vitamin ve çeşitli takviye maddeler kullandıklarını veya doğumdan sonra sütleri erken kesildiği için bebeklerine hazır mama  ve benzeri gıda takviyesi verdiklerini tespit ettik.

Zaten çocuk hekimleri yaptıkları yayınlarda anne sütü almayan bebeklerde, şeker hastalığı gibi birçok hastalığın yanında "otizm" vakalarında büyük bir artış görüldüğünü söylemekte.

Onların tezi anne sütü alınmaması bu riski arttırdığı şeklinde ama bize göre sorun anne sütünde değil.

Tabi ki bebeğin ruhsal ve bedensel gelişiminde anne sütü son derece önemlidir.

Ama burada asıl risk anne sütünün alınmamasında değil, sorun anne sütünün yerine alınan hazır mamalarda.

Ki yaptığımız araştırmalarda anne sütü alamayan ve anne sütü yerine mesela inek sütü gibi doğal besinler alan bebeklerde aynı oranda "otizm" sıklığı görülmediğidir.

Aynı durum çocuklarda görülen şeker hastalığında da  söz konusudur.

Yani anne sütü alamayan ama hazır  mama yerine inek sütü gibi doğal sütlerle beslenen bebeklerde, hazır mama ile beslenen bebeklere göre  şeker hastalığına yakalanma oranları çok çok düşük.

Yanlış anlaşılmasın;

Bu yazı sadece bir durum tespiti yazısı. 

Kendi çapımızda yaptığımız bir tespiti aktarıyoruz.

Ancak bebek ve çocuklarda bazı hastalıklarda görülen bu inanılmaz artış oranına istinaden ulusal çapta daha kapsamlı ciddi araştırmalar yapılmalı.

Gebelerde kontrolsüz  vitamin kullanımı hakkında zaman zaman uyarı yazıları yazdık yazmaya devam edeceğiz.

Son yıllarda tıp çevreleri de gebelerde bu gelişi güzel vitamin ve takviye gıda adı altındaki maddeler kullanımı konusunda ikiye bölünmüş durumda.

Ancak yeterli ve dengeli beslenen her gebeye rutin vitamin ve benzer takviyeler alması şart olmadığını düşünen cephe her geçen gün artmakta.

Nitekim Avrupa’nın birçok ülkesinde ve ABD'de gebelere bu takviye maddelerin kullanımı konusunda artık çok daha ihtiyatlı yaklaşılmakta. 

Yıllardan beri bizim yaklaşımımız da aynıdır.

Gebelik bir hastalık değildir. Hastalığı veya eksiği olmayan bir gebede takviyeye ihtiyaç yoktur. Doğal beslenmeyle her şeyini zaten alıyor.

Kaldı ki "aşerme" dürtüsüyle eksik olan maddeyi bünye zaten talep eder.

Temel prensip: "En hayırlı, her şeyin doğalı."