Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler ve ortaya çıkan yeni güç dengeleri bu coğrafyanın önemini bir kez daha ortaya çıkarmış oldu.

Arap baharı ile beraber Suriye'de değişen güç dengeleri bu Coğrafya’da kartların yeniden dağıtılma gereğini ortaya çıkarmıştır.

Yaşanan süreçte Suriye'den sonra en çok zarar gören ülkemiz olmuştur.

Neden?

Çünkü süreci başından beri doğru okuyamadık ve bundan dolayı yanlış hamleler yaptık.

Uğradığımız sayısız zararın yanında en büyük zarar kuşkusuz Fırat’ın doğusunda Kürt değil, alenen PKK devletinin kurulmasıdır.

Ama en az bunun kadar başka büyük zarar da Suriye'de stratejik öneme sahip bölgelerdeki varlığımızı büyük oranda kaybetmiş olmamızdır.

Suriye topraklarındaki bizim için stratejik öneme sahip Türkmen varlığı bu savaştan dolayı büyük oranda oralardan göç etmek zorunda kalmıştır.

Adamların yıllarca uğraşıp da yapamadıklarını, yaptığımız  stratejik hatalar sayesinde kolayca elde etmiş oldular.

İki süper gücün Ortadoğu’daki etki mücadelesi aynı şekilde Balkanlar’da da devam etmekte ama bu iki ezeli rakibin orada ortak hareket etmesini sağlayan konular da var.

En önemli ortak konu oraları Türk ve Müslüman varlığından temizlemektir.

Üç haftadır yazılarımızda bunun vurgusunu yapmaya çalışıyoruz.

Zira önümüzdeki süreçte bu gayretlerini yoğunlaştıracaklarına dair fazlasıyla ipucu var.

Ülkemiz de doğal olarak bu niyete karşılık, karşı önlem planları içindedir.

Burada her iki taraf için özel öneme sahip ülke, en yoğun Türk ve Müslüman nüfusa sahip olması bakımından  Bulgaristan'dır.

Totaliter rejimin yıkılmasının ardından oralardaki soydaşlarımızı temsil eden parti HÖH olmuştur.

Bu partiyi yönetenin kimlerin güdümünde olduğu başından beri bilinse de buhranlı 90'lı yılları sorunsuz atlatılması için soydaşlarımızı tek çatı altında tutmak bizim de işimize geliyordu.

Zira  eski Yugoslavya'da yaşanan etnik çatışmaları herkes çok net hatırlıyor.

Bu tehlike Bulgaristan için de geçerliydi.

Aramızdaki aşırı radikal unsurlar orada da benzer etnik çatışmaya sebep olacak potansiyele sahipti.

Bundan dolayı o sıkıntılı yıllarda soydaşımızın tek çatı altında tutulması önemliydi.

Ama artık orada doğrudan ülkemizin stratejik çıkarlarını gözetecek kitlenin varlığı önemliydi.

Bu anlayışla ülkemiz HÖH ile daha sıkı ilişkilere  girmeye başlamış ancak HÖH'ü kontrolünde tutan güçler bundan ciddi şekilde rahatsız olunca parti içindeki dinamikleri harekete geçirerek, süreç Genel Başkanın partiden ihraç edilmesine kadar gitmiş ve akabinde yaşananları herkes biliyor.

Yeni parti kuruldu ancak başlarda eski parti bunu ciddiye almadı ve bir yerde ülkemizde bunlara hizmet eden görevlilere de güvenerek, nasılsa güç bizde ve kısa sürede onları yok ederiz diye düşündüler.

Ama olayları hafife aldıklarını anladıklarında artık her şey için çok geçti.

Oysa yeni kurulan DOST partisini gerçekten yok etme ihtimalleri vardı ancak stratejik hata yaparak bunun zamanlamasını ıskaladılar. 

Kırılma eşiği aşıldı.

DOST artık engellenemez aşamaya gelmişti. 

Artık öyle seviyeye gelindi ki partide kişilerin ve hatta partinin bile fiziki olarak varlığı önemli olmadığı aşamaya gelinmiştir.

DOST bundan sonra neden engellenemez ve izlenecek yol konusu haftaya…